AKP ve örtmeceler
Gündelik hayatta söylenmesi kaba, kötü, olumsuz ya da sakıncalı görülen kelimeler yerine zaman zaman örtmece sözcükler kullanıldığı olur. Bu türden sözcükler kullanılarak algılamayı değiştirmeye yönelik bir anlatım gerçekleştirilir. Diyelim Türkçe’de “ölmek” yerine kullanılan birçok örtmece sözcük vardır: Günü dolmak, ömür defterini kapatmak, vadesi dolmak, adres değiştirmek, ahrete intikal etmek, dünyasını değiştirmek, dünyaya veda etmek, ebediyete göçmek, can borcunu ödemek, ruhunu teslim etmek, dünyaya gözlerini kapamak, toprak olmak, son nefesini vermek, yaşamını yitirmek/kaybetmek gibi. Bu tür bir kullanım gündelik hayatta kullanıldığında pek bir sorun oluşturmayabilir, zira korku ve kaygı gibi duyguları önlemeye yönelik olduklarından edebiyatçılarca “güzel adlandırma” olarak bile adlandırılır.
Lakin ezen-ezilen, iktidar olan-tabi olan ya da sömüren-sömürülen ilişkileri söz konusu olduğunda bu tür kullanımlar daha önemli başka bir işleve sahiptir ki, o da aldatma ve yanıltmacadan başka bir şey değildir. Zira bu durumda daha çok tahakkümü/sömürüyü maskeleme ya da daha zararsız ve nötr bir görünüm verme işlevini üstlenir. Böylece güzel adlandırma amacından çok tahakküm altında olanın algısını bütünüyle değiştirmeye yönelik bir yanıltmacaya olanak sağlar. Örneğin metalara yapılacak zamlar için “fiyat ayarlaması”, cezaevi operasyonları için “hayata dönüş operasyonu”, savaş yerine “barış harekâtı”, soykırım yerine “etnik temizlik” demek böylesi bir algı değişimini sağlamaya yönelik söylemler olarak değerlendirilebilir. Bu türden söylemler birçok kişiye rahatsızlık verebilecek bir faaliyete ya da olguya daha yumuşak bir görüntü vermek, daha kabul edilebilir kılmak, daha şirin görünmek, daha da önemlisi meşruluk kazandırmak adına hâkim olanlar tarafından kamusal söyleme dâhil edilir. Böylece tahakkümün birçok nahoş olgusu maskelenir ve onlara zararsız ya da steril görünüm verme rolü yerine getirilir. Örtmeceler, özellikle zor kullanımını gizlemek için tasarlanmışlardır. Bunun günümüzde karşımıza çıkan en güzel örnekleri, giderek değişen ve genellikle çalışanların çıkarlarına uygun olmayan çalışma biçimlerinin ve emekçilerin işyerinde kontrol edilmesi yöntemlerinin genellikle “esnek çalışma koşulları”, “toplam kalite yönetimi”, “kalite çemberleri”, “performansa dayalı ücretlendirme” gibi söylemlerle kamusal söyleme sokulmuş olmasıdır.
AKP’nin bugün en güzel yaptığı iş bu olsa gerek. Ne zaman “açılım” lafını kullansalar, bilin ki gerçekte başka şeyler oluyordur: “Kürt açılımı”nın gerçek hedefinin, aslında Kürt muhalefetini ne pahasına olursa olsun bitirmek olduğudur, tıpkı Alevi açılımının Alevileri/Aleviliği “tanımlamak, böylece de düzene sokmak, şekil vermek ve sonuçta yeniden inşa etmek” amacını taşıyor olması gibi. Ancak AKP açısından “reform” kavramının örtmece görevi açısından özel bir önemi vardır. Ne zaman işçi hakları budanacaktır, adı “çalışma yaşamında reform” olur. Ne zaman örgütlenme hakkı ortadan kaldırılacaktır, adı “sendika reformu” olur. Ne zaman yerel yönetimleri zayıflatacak, yönetim sistemini aslında bütünüyle merkezileştirecek bir yasa çıkarmaya girişirler, adı “yerel yönetim reformu”dur. Bunu en son örneği, üniversiteleri özelleştirmeye ve bir kamu kurumu değilmiş de bir şirketmiş gibi yönetmeye hazırlandıkları yeni YÖK yasa tasarısıdır. Elbette ki adı “üniversite reformu” olacaktır.
Ama burada asıl önemli olan, ne zaman ezilenlerin, emekçilerin örgütlerinin bunların farkına varıp mücadeleye girişecekleri, bu örtmece kavramların yerine kendi çıkarlarını ifade eden kavramları geçirecekleri ve kamusal kullanıma sunacaklarıdır. Ne zaman işçi sendikaları hükümetin her dediğine evet demeyi bırakıp gerçekten bir sınıf sendikası olacak ve çalışanların haklarını korumaya ve geliştirmeye girişeceklerdir? Ne zaman üniversite hocaları bu toplumun “aydın”larının bir parçası olarak gerçekten ifade özgürlüğünü ön plana çıkaran ve şirketleşmeyi reddeden bir üniversite için kolları sıvayacaktır? Ne zaman kimi sol-sosyalist zevat, AKP “reform”larını demokrasi çerçevesinde değerlendirmeyi bırakacaktır? Ne zaman sosyalistlerin hedefi kıytırık burjuva demokrasisini inşa etmeyi bırakmak olacaktır?
Doğrusunu söylemek gerekirse bütün bunları yapabilmenin koşullarının yeterince olgunlaştığını, aslına bakılırsa bugün işçi ve emekçilerin bunlara hazır olduğunu düşünüyorum. Hazır olmayanlar asıl olarak bu sendikaların koltuklarını zapt etmiş bürokratlardır. Ve bütün bunlar olduğunda AKP’nin tek bir “reformu” bile kimsenin önünde duramayacaktır.