Üniversite A.Ş.’ye geçit yok!

Yeni YÖK Yasa Taslağı adı altında üniversitelerde sermayenin siyasi programı hayata geçirilmek isteniyor. Bu program üniversitenin tüm bileşenlerine yönelik saldırıların ve hak gasplarının bir habercisidir. Bu saldırının boyutları ve içeriği iyi kavranmalı; karşısına bilinçli, örgütlü ve birleşik bir güçle çıkılmalıdır.

Bu bir yasa taslağı değil sermayenin siyasi programıdır

Yasa taslakları belirli bir kanuni çerçeve içinde hazırlanır. Siyasi programlar ise kanuni sınırlara bağlı olmaksızın siyasi hedeflere yönelik hazırlanır. Güya YÖK taslağının ilk paragrafında “İdeal olanın ülkemize kazandırılması için önerilen düzenlemelerin anayasaya uygunluğu sorgulanmamıştır” denmektedir. Bu metnin bir siyasi program olduğunun itirafıdır. Ancak bunu bir yasa taslağı olarak tartışmaya açmakla YÖK, “sermaye için ideal” olana sanki üniversitenin kurumlarıyla yaptığı ortak tartışmasının ürünüymüş gibi meşruluk kazandırmak peşindedir. Elbette ki biz de emekçiler ve öğrenciler için ideal olan bir üniversite istiyoruz. Ancak bunu YÖK’ün kurduğu tezgâhta değil kendi özgür ortamlarımızda tartışırız ve hayata geçirmek için mücadele ederiz. Bugün YÖK’ün açtığı tartışmaya dahil olmak sermayenin siyasi programının bir yasa taslağı olarak meşrulaştırılmasına ortak olmaktır. Bu tuzağa düşülmemeli, YÖK’ün girişimi toptan reddedilmelidir.

Neden reddediyoruz?

YÖK’ün ve sermayenin hedefi: “Üniversite A.Ş.!”

YÖK’ün ve sermayenin programına göre vakıf üniversitelerinin yanında anonim şirket biçiminde özel üniversiteler de kurulacaktır. Bununla da yetinilmeyecek mevcut devlet üniversiteleri “Üniversite Konseyi” adı altında anonim şirketler gibi işletme kural ve ilkeleriyle yönetilecektir. Artık yükseköğrenimin ilkeleri rekabet ve kalite kavramlarıyla tanımlanmaktadır. Üniversite konseyinde en çok vergi veren ya da üniversiteye en çok bağışta bulunan sermayedarın yer alması öngörülmektedir. Böylece sermaye kendi üniversitelerini kurabileceği gibi parasal gücünü kullanarak dolaylı yollardan hâkim olduğu üniversitelerde doğrudan yönetici olarak yer alabilecektir. Bu özel üniversitelerden bile kötüdür zira sermayenin yönlendiriciliği altına giren devlet üniversitesi demek kamu kaynaklarının doğrudan sermayenin hesabına kullanılması anlamına gelir.

Paranın sözünün geçtiği yerde “bilim”e geçmiş olsun!

Mali özerklikle her üniversite kendi yağında kavrulacak. Yükseköğrenime ayrılan devlet kaynakları azalırken öz kaynaklar adı altında devlet üniversiteleri de ticari alanlara yönelecek. Ticari değeri olmayan bilimsel çalışmalar gözden düşecek. Bologna sürecinin Avrupa’da yaptığı gibi Felsefe, Arkeoloji gibi bölümler kapanma tehlikesi ile karşılaşacak. İktisat, Hukuk, Siyasal Bilgiler gibi alanlar sermaye için danışmanlık merkezlerine dönüşecek. Mühendislik fakülteleri Ar-Ge (araştırma geliştirme) departmanlarına çevrilecek. Teknoparkı olmayan üniversitenin yüzüne bakılmayacak.  

Harçlar kalktı haraç kesmeye devam!

Birinci öğretim ve açık öğretimde katkı payı dört sene için kalkıyor. Okulu uzatmak ise parayla satın alınacak bir ayrıcalık haline geliyor. Hem okuyup hem çalışmak zorunda olan öğrencilere ya kredi tefeciliğine mahkûm olmak ya da maddi zorluklara katlanmaktan başka çare bırakılmıyor. İkinci öğretimi kazananlar ise devlet üniversitesinde okumayı beklerken kendilerini giderek daha fazla devlet tabelalı özel üniversitelerde bulacaklar. Çünkü birinci öğretimin acısı ikinci öğretimden çıkartılacak.

Özgürlüğümüzü parayla boğacaklar

Üniversiteler üzerindeki YÖK sultası tüm kurumlarıyla sürdürülmektedir. Ayrıca eğitim ve öğretimin temel gereksinmelerinin giderek paralı hale gelmesiyle YÖK’ün sultasına paranın sultası eklenecektir. Katkı paylarının kalkmasıyla derhal yemeklere zam yapılarak bu paralar fiilen geri alınmıştı. Bazı bölümler için elzem olan arazi gezileri için artık kaynak yok. Sponsor bulmayana otobüs verilmiyor. Üniversitenin vazgeçilmez parçası olan sosyal etkinliklerin hepsi için aynı şey geçerli olacak. Sponsorlu etkinliğin içeriği de sponsoruna uygun olacak. Üniversitede özgürlük sadece polisle, copla değil artık paranın gücüyle de yok edilecek.

Sözleşmeli kölelik sistemi öğrenciyi de vuracak

Üniversite A.Ş. sisteminde her düzeyde sözleşmeli istihdam gündeme geliyor. Böylece iş güvencesi olmayan öğretim üyeleri sindirilerek sadece müfredatı uygulayacaklar ya da öğrenciye faydalı olmak yerine paralı projelere koşturup eğitim öğretimi yine sözleşmeli asistanların üstüne yıkacak. Eğitim içeriği fakirleşecek ve daha da yozlaşacak.

Bu saldırıyı durdurabiliriz ve durduracağız da!

Sermayenin, üniversiteleri anonim şirkete dönüştürme projesi yeni değil. 1994 yılındaki TÜSİAD raporundan beri aynı proje ısıtılıp ısıtılıp gündeme getiriliyor. Yani bu program sadece AKP hükümetinin değil ondan öncekilerin de paylaştığı bir programdır. Bu yüzden doğru ve bağımsız bir noktada durmak önemlidir. Üniversite bileşenleri, öğrencisi ve emekçisiyle hep birlikte bu saldırıyı durdurabilir ve durdurmalıdır!

DİP’li Öğrenciler

 

Bu bildiri Gerçek Gazetesi'nin Aralık 2012 tarihli 38. sayısında yayınlanmıştır.