Devrimci İşçi Partisi’nin (diyalektik) sıçrayışı
Lenin 1902’de Ne Yapmalı?’yı kaleme aldığında, proletarya partisi için hedefi, gayet keskin bir biçimde (partinin parasıyla yaşamak anlamında değil, hayatını devrime adamak anlamında) bir “profesyonel devrimciler örgütü”nün inşası olarak koyuyordu. Bir yıl sonra geveze aydınları kaybetmek istemeyen Menşeviklerden tam da bu yüzden ayrıldı, Bolşevik Partisi’nin farklılığı böylece belirginleşti. Ama 1905 yılında ülkede muazzam bir devrim patlak verince, Lenin bu sefer döndü ve geçmişte savunduğu profesyonel devrimcilerle kavga etmeye başladı: “parti komitelerini işçilere açın”!
Lenin’in diyalektik düşünüşünü anlayamayanlar, hele Bolşevik Partisi’ni kötülemek de istiyorlarsa, dünyada ve Türkiye’de, “bakın Lenin bile daha sonra fikrini değiştirdi, siz hâlâ Ne Yapmalı?’da çakılıp kalmışsınız” dediler. Rosa Luxemburg’un “aşağıdan sosyalizm”i olarak adlandırdıkları, aslında kendilerine özgü ve bir ölçüde liberal bir parti modelini savunmaya başladılar.
Anlayamadıkları, Lenin’in 1905’te “profesyonel devrimciler örgütü”nden vazgeçmediği, 1902-1903’teki adımını bir sıçrayışla yeni bir düzeyde diyalektik olarak tamamladığıydı. Lenin, Marx’ın bize büyük harf D ile bir diyalektik kitabı bırakmadığını, ama Kapital’in diyalektiğini bıraktığını söyleyen devrimciydi. Marx’ın Kapital’inin diyalektiğinin sayısız biçiminden biri de kapitalist üretim tarzının tarihte önce bir biçim olarak yükseldiği, daha sonra bu biçimin içeriğini kendine uygun hale getirdiği idi. Lenin’in parti kavrayışı da işte bu biçim/içerik diyalektiği üzerinde yükseliyordu.
Tarihin gördüğü en güçlü ve en kurnaz hâkim sınıf olan burjuvazi karşısında, her türlü “demokratik kamuoyu” baskısına direnmeyi, düzenin her türlü rüşvetine hayır demeyi, devletin her türlü manevra ve baskısına karşı kahramanca, evet kahramanca direnmeyi temel düsturu haline getiren, disiplinli, demokratik merkeziyetçi, arı gibi çalışan ve kendini her koşulda muhafaza etmeye hazır bir parti gerekiyordu. Bunu işçilerin devrime ve sosyalizme kazanılmasını beklemeden, hatta gerekirse sınıf mücadelesinin durgunluk döneminde inşa etmeye başlamak gerekliydi. İşte bu biçimdi, partinin bir çerçeve, bir kap, bir taşıyıcı olarak inşasıydı.
1905’te devrim heyecanı işçi sınıfını sardığında bu çerçevenin, bu kabın asıl kendisine uygun olan içerikle doldurulmasının sırası gelmişti. Biçim özüyle buluşabilirdi. Şayet bu çerçeve daha önceden hazırlanmaya başlamış olmasaydı, işçi sınıfı büyük bir azimle mücadeleye atıldığında yapabileceği, geveze, tembel, mücadeleden çok konuşmaya yatkın aydınlarla buluşmaktan öteye gidemeyecekti. Oysa çerçeve hazır olunca işçi sınıfının içine girdiği örgüt gerçek bir sınıf savaşı örgütü oluyordu. Biçim nasılsa öz de öyle bir kalıba dökülecekti: Devrimci parti, her sınıftan gelerek hayatını devrime adamış militanlar ile elinin makine yağı, yüzünün çatlakları, kafasında geçmişin fikirleri ile sınıf mücadelesine gelen ama dünyayı değiştirmek için yanan tutuşan işçilerin birleşerek kapitalizm için patlayıcı bir maddeyi diyalektik bir bütün olarak oluşturduğu örgüttür.
Devrimci İşçi Partisi, 1989-91’den beri uluslararası düzeyde ve Türkiye’de sosyalizmin ve Marksizmin itibarının 1848’de Komünist Manifesto’nun yayınlanmasından beri en düşük düzeyde olduğu bir dönemde taş taş üzerine konularak inşa edildi. Hayatını devrime adamakta kararlı olanlar, gelip geçici hevesini alıp gidenlerden ve geveze aydınlardan ayrıştı. Şimdi son yıllarda işçi sınıfı içinde mevzilenme stratejisinin ve onu izleyerek benimsenen halklaşma yönelişinin sayesinde, bu devrimci biçim artık işçi sınıfı özüyle doluyor. DİP 6. Kongresi ile birlikte gerçek anlamıyla bir işçi partisi haline gelmenin temelini atmıştır. Henüz alçakgönüllü bir ölçekte ama bambaşka bir zeminde, kendi tarihinde artık yeni bir çağa hazırlanıyor.
Bu partinin önderliği artık ikinci kuşaktır, üçüncü kuşaktan militanlar şimdiden o önderlik kadrosuna ekleniyor. Bu partinin taşıyıcıları artık üçüncü kuşaktır, parti yakında dördüncü kuşağı içine almaya hazırlanacaktır. En önemlisi, kongre delegelerinin önemli bir bölümü şimdiden sanayi proleterlerinden oluşmuştur.
Önümüzdeki yıllarda fabrikalarında, tersanelerinde, başka işyerlerinde verdikleri mücadele içinde öncü işçi haline gelmiş olan çok sayıda işçiyi kazanarak, Devrimci İşçi Partisi, diyalektik sıçrayışını tamamlayacaktır. O zaman yeni bir diyalektik yasasının hükmünü beklemeye geliyor sıra: Niceliğin niteliğe dönüşümü başarıldığında bu parti Türkiye işçi sınıfını iktidara taşımaya hazır hale gelmiş olacak demektir.
Bu yazı Gerçek gazetesinin Ekim 2021 tarihli 145. sayısında yayınlanmıştır.