Patronlar birleşti! Bize Birleşik İşçi Cephesi gerek!

Birleşik işçi cephesi

Kapitalist toplum, sömüren patronlar sınıfı burjuvazi ile üreten işçi sınıfının oluşturduğu iki karşıt kutba bölünmüştür. Ekonomik kriz dönemlerinde bu iki karşıt kutbun çelişkisi ve mücadelesi ise en çıplak haliyle ortaya çıkar ve mücadele keskinleşir. Şimdi Türkiye’de böyle bir durumun içerisindeyiz. Ekonomik kriz ortamındaki keskin sınıf mücadelesine patronlar önceden hazırlanmış ve birleşmiş bir şekilde giriyor. İşçi sınıfı da bundan geri kalamaz, kalmamalıdır. Saflarını bir birleşik işçi cephesinde sıklaştırmalıdır.

Patronların birleşik cephesi

Patronlar cephesi kriz hazırlıklarını çok önceden yapmıştır. AKP iktidarı tarafından 2012 yılında kabul edilen Ulusal İstihdam Strateji Belgesi, sermayenin çalışmada esneklik ve güvencesizlik politikasının hükümet programı haline getirilmesidir. Bu kapsamda  sendikal alandaki taarruz ile işçi sınıfının kolu kanadı kırılmış, Özel İstihdam Büroları kurulmuş, sıra kıdem tazminatı hakkının gasp edilmesine ve krizin faturasının hayat pahalılığı ve işsizlikle emekçi halka ödetilmesine gelmiştir. 

2017 anayasa değişikliği referandumu günü tam saat 5’te sandıklar açılmadan TÜSİAD bir muhtıra yayınlamış ve sonuç ne olursa olsun iktidarın izleyeceği politikanın çerçevesini çizmiştir. Bu muhtıra ile Merkez Bankası bağımsızlığı, piyasa kurallarının dışına çıkılmaması, kamu kaynaklarının sermayeye kaynak yaratmak için kullanılması, esnek çalışma ve işçi sınıfının haklarının tırpanlanmasını öngören yapısal reformlar bir program olarak belirlenmiştir.

Nitekim bugün AKP’nin kriz sürecinde izlediği politikalar da; CHP’si, MHP’si, İyi Parti’si ile burjuva muhalefetinin iktidara öneri ve eleştirileri de hep sermayenin programı çerçevesinde olmuştur. Yani patronlar ve partileri aralarındaki farklar ne olursa olsun, rekabette yeri geldiğinde birbirlerinin adeta gözlerini oysalar da iş sermayenin sınıf çıkarlarına geldiğinde birleşmektedirler. Patronların birleşik cephesi hem iktidarı hem muhalefeti içine çeken bir girdap oluşturmuştur. İçinde sol partilerin bulunduğu HDP’nin ekonomi programı bile TÜSİAD’ın çizdiği çerçevenin içinde kalmaktadır.  

Haklarımızı savunmak ve hürriyet için işçilerin birliği

İşçi sınıfı saldırı altındadır. Ama aynı zamanda, ekonomik ve siyasal krizlerle çalkalanan Türkiye’de kötü gidişatı tersine çevirecek yegâne güç de işçi sınıfıdır. Yani işçi sınıfı hem haklarını korumak ve krizin bedelini ödememek için bir savunma cephesi örmelidir hem de istibdada ve emperyalizme karşı hürriyet yolunda ulusa öncülük etmelidir. İşçi sınıfı bu büyük görevleri omuzlayabilecek güçtedir. Ancak bunun için birlik ve örgütlülük şarttır. Bir birleşik işçi cephesi elzemdir.

İşçi sınıfı patronlar cephesi karşısında geç kalmış ve hazırlıksız durumdadır. Bu durumu derhal tersine çevirmek için kolları sıvamak gerekir. Kaybedilecek vakit yoktur. Bu yüzden yıllardır başarısızlığı ve yararsızlığı defalarca kanıtlanmış olan CHP’nin arkasında birleşme arayışlarına ya da sınıf politikasından koparak HDP’ye iltihak politikalarına dönülmemelidir. 

Türkiye’de birleşik işçi cephesinin inşası sendikalardan başlamak durumundadır. Çünkü siyasal alanda sınıfın geniş kesimlerini kucaklayan ve örgütleyebilen işçi partileri yoktur. İşçi sınıfının devrimci çekirdeğinin güncel görevi ise en geniş emekçi kesimleri bir araya getirecek bir politika gütmektir. Bu durumda hiçbir ayrım olmaksızın tüm sendikaları işçi sınıfının hak ve menfaatlerini savunacak bir eylem birliğine çağırmak atılacak ilk adımdır. 

Patron cephesi işçiler arasındaki rekabeti kızıştırıyor: Cevabımız rekabete karşı birlik!

Patronlar cephesi, sendikalar üzerinde de etkili olmaktadır. AKP, CHP, MHP gibi düzen partileri sendikaları kendi arka bahçelerine çevirip bölerek, işçi sınıfını sermayeyle mücadele etmekten alıkoymakta, güçlerini birbirleriyle rekabet ederek tüketmesini sağlamaktadır. Diğer yandan ekonomik kriz özellikle sendikaların tabanından başlayarak karşı yönde bir etki de yaratmaktadır. Her işçi hak ve menfaatlerinin savunulması için sendikaların güç birliği yapmasının bir gereklilik olduğunun farkındadır. İşçi örgütlenmesinin ve mücadelesinin en yoğun olduğu yerlerde bu eğilim daha da güçlü şekilde kendini göstermektedir. Gebze Sendikalar Birliği’nin tüm konfederasyonlardan işçileri bir araya getirerek bu işçi kentinin meydanında birlik içinde “krizin faturasını ödemeyeceğiz” diye haykırması bunun bir ifadesidir. DİSK’in Türk-İş’le yaptığı görüşmeler ve birlikte mücadele çağrısı son derece önemlidir. Bunlar birer başlangıçtır. Güçlendirilmeli, yaygınlaştırılmalı ve konfederasyonun tepe yöneticileri işçinin sesini duymaya ve harekete geçmeye zorlanmalıdır. 

Sendikasız işçiler ve işsiz işçilerin birliği de çok önemli

Sendikasız işçiler ve giderek sayıları artan işsiz işçiler işçi sınıfının sayıca çoğunluğunu oluşturmaktadır. Bu büyük çoğunluğu birleştirip harekete geçirmeye yaramayan hiçbir girişim yeterince başarılı olamaz. İşçi sınıfının daha büyük kesimlerine örgütlenme ve mücadele için özgüven sağlamak ve güç vermek için sendikaların birliği ilk halkadır. 

Sendikasız işyerlerine sendika sokmak, krize örgütlü bir hazırlığın gereğidir. Patronlar çok korkuyor. Kendilerine dost belledikleri Türk Metal’in bile yeni fabrikalarda örgütlenmesini engelliyorlar. Fabrika önlerinde bu sendikanın direniş çadırları kuruluyor. Bu durum yol gösterici bir işaret olmalıdır. İşten atılmış ve işsiz işçiler asla örgütsüz bırakılmamalıdır. Birleşik İşçi Cephesi sendikalı ve çalışan işçilerden ibaret olamaz. Her bir sendika şubesi işten atılmış ve işsiz işçilerin dayanışma ve mücadele evlerine dönüştürülmelidir. Sendikasız işyerlerinde gelişecek işgal, grev, direniş eylemleri ya da işsiz işçilerin çok farklı yöntemlerle yükselteceği mücadeleler sendikaların birleşik işçi cephesinde toplanan gücünü arkasında bulabilmelidir.      

Siyaset masasına işçi sınıfının yumruğunu vuralım

Birleşik İşçi Cephesi sadece ekonomik ve sendikal bir mücadele cephesi olarak kalamaz. Çünkü patronlar cephesi içinde doğrudan siyasi iktidar da bulunmaktadır. Bu yüzden Birleşik İşçi Cephesinin ekonomik ve sendikal hakları savunmakla başlayan mücadelesi er geç siyasallaşacaktır. İşçi sınıfının siyasallaşan mücadelesi burjuva muhalefetinin kanallarına akarsa dağılır ve söner. Birleşik İşçi Cephesi mutlak surette bir işçi sınıfı partisinin yükselişine vesile olmalıdır ve olacaktır. Zira işçi sınıfı ve patronlar sınıfı arasında uzlaşma zemini yoktur. Ya patronlar işçi sınıfına diz çöktürecek ya da işçi sınıfı patronları ve onların düzenini dize getirecektir. Dolayısıyla Türkiye’de bir işçi sınıfı partisi ya devrimci olacak ya da hiç olmayacaktır.       

 

Bu yazı Gerçek gazetesinin Kasım 2018 tarihli 110. sayısında yayınlanmıştır.