Sandığa isyan yol göstermeli!
Burjuvazinin “sol” gazeteleri sevinç içinde. Solda birlik kuruluyormuş. Önce CHP ile HDP’nin İstanbul pazarlığı gündeme geldi. HDP büyükşehir belediye başkan yardımcılığı ve dört ilçe belediyesi istiyormuş. Ardından, ÖDP, TKP ve Halkevleri’nin CHP ile pazarlığı sızdı. Şimdi de Beyoğlu konusunda bu beş odak arasında bir aydır görüşmeler yürütüldüğü belli oldu.
Bizim bildiğimiz, ÖDP, Halkevleri, TKP ve Kürt hareketindeki bütün tereddütlere rağmen HDP, Gezi Direnişi diye anılan halk isyanına taraftar güçlerdi. Buna karşılık CHP yönetimi ilk iki gün Gezi eylemini parmak uçlarıyla tuttuktan sonra AKP’nin daha yumuşak kanadıyla birlikte mücadeleyi söndürmeye girişti. Kılıçdaroğlu hem Gül’le, hem de Arınç’la tam da bu amaçla görüştü, Tayyip Erdoğan’ın sert yöntemlerine karşı bir cephe oluşturmaya soyundu. Tabanının ne yaptığını tartışmıyoruz. CHP, parti olarak isyanın içinde değil, itfaiyeciler cephesindeydi. Sosyalistler halk isyanının ortaya koyduğu yol ve programı benimsiyorsa, bunun sonucu CHP ile sözde “ilkeli ittifak” değil, ittifak yapmamayı ilke edinmektir.
CHP, Türkiye’nin kaderini dış politikada ABD ve İsrail’e, ekonomide İMF ve TÜSİAD’a, iç politikada ise AKP’yi iktidardan düşürmek için en kirli ittifaklara yaslamaya hazırlanıyor. Kirli ittifakları mı soruyorsunuz? En son sızan Adana (Aytaç Durak) ve Hatay İskenderun’da (Mete Aslan) eski MHP’li adaylar konuşuluyor! Böyle bir CHP ile yürümek, hem isyana sırt çevirmektir, hem intihardır. İntihardır, çünkü dünyanın ve Türkiye’nin içinden geçmekte olduğu dönem, her an yepyeni büyük sarsıntıları, krizleri ve savaşları, devrimleri ve karşı devrimleri bütün sertliğiyle gündeme getirebilecek bir karakterdedir. Yarın AB’nin ekonomik krizi kontrol altına alınamaz hale gelir ve Türkiye de derin bir sarsıntı yaşarsa, TÜSİAD’ın çıkarlarını mı savunacaksınız, işten atılacak işçileri mi? Yarın emperyalizm Ortadoğu’da bir savaşa girişirse, bu cephe ile ne yapacaksınız? Yarın isyan bambaşka biçimlerde de olsa yeniden yükselişe geçerse, barikatlara mı çıkacaksınız, Kılıçdaroğlu-Sarıgül partisiyle itfaiyeciliğe mi soyunacaksınız?
İsyan, seçim sandığının on bir yıldır yapamadığını yaptı. Büyük halk kitlelerini birleştirerek ve radikalleştirerek AKP’yi salladı! Şimdi yapılması gereken, isyanın gelecekteki yolunu döşemektir. Her kim Anadolu’yu saran isyan ateşinde taleplerini ortaya koymuştur, bütün hepsinin bir cephesini kurmak gerekir. Artık cephenin adı İsyan Cephesi olmalıdır. Seçim platformu bütünüyle Gezi’den Hatay Armutlu’ya kadar yükselmiş talepler temelinde formüle edilmelidir. Bu taleplerin ekseni, şimdilik özgürlüktür, bütün ezilenlerin haklarının savunulmasıdır, AKP hükümetinin alaşağı edilmesidir. Buna işçi hareketinin Gezi’ye destek veren kanadının taleplerini eklemek gerekir. Tayyip Erdoğan’ın cepte keklik saydığı yüzde 50’sini dağıtmak için yüzde 99’u bir araya toparlayacak bir program gerekir.
Bakın Arjantin’e, örnek orada. 2000’li yılların başında yaşanan bir devrimci krizin yarattığı potansiyel temelinde Arjantin’in Marksistleri son yıllarda FİT adında bir cephe yarattılar: İşçilerin ve Solun Cephesi. Bu cephe 2011 seçimlerinde 500 bin oy aldı. Bu yıl Ekim ayında ise 1,2 milyon! Birkaç tane de milletvekili çıkardı.
Biz burada ne mi yapalım? HDP, ÖDP, TKP ve Halkevleri de dâhil olmak üzere en geniş sosyalist cepheyi isyana sahip çıkma temelinde bir araya getirelim. Gezi’yi ve Armutlu’yu sandığa taşıyoruz diyelim. Sizi temin ederim, oy patlaması yaşarız! Propagandamızda milyonların eyleminin esas kurtuluş olduğunu işleyelim. Halkı diri tutalım. İsyanı emekle büyütmek üzere işçi sınıfının en önemli sorunlarını (kıdem tazminatı, özel istihdam büroları, taşeron işçilerinin hakları, kadın istihdamı paketi, işçi sağlığı ve iş güvenliği, bölgesel asgari ücret) samimi biçimde kucaklayalım. Bunları, Kürtlerin, Alevilerin, kadınların, eşcinsellerin ezilmesine karşı mücadeleyle birleştirelim. Bakın nasıl başarılı oluyoruz!
İsyan sonrası Türkiye öncesinden farklıdır. Saati siz geri çevirmeyin! Örgütlü güçler, halkın gerisine düşmeyin!
Bu yazı Gerçek Gazetesi'nin Aralık 2013 tarihli 50. sayısında yayınlanmıştır.