“Türkiye ittifakı”ndaki “Türkiye” kim?
Tayyip Erdoğan 19 Nisan’da “kızgın demiri soğutma” açıklamasını yaptığında aynı zamanda bir “Türkiye ittifakı” kurulması gerektiğini söyledi. O günden bu yana bütün aklı evveller bu meseleyi tartışıyor, umut içinde buna sarılıyor.
Erdoğan kendisi o günden bu yana bu önerisini yumuşatmak için çeşitli açıklamalar yapmak zorunda kaldı. Çünkü o konuşur konuşmaz Devlet Bahçeli şöyle dedi: “Mutabakatın adresi zillet değil, cumhurdur. Başka ittifak arayışlarına gerek yoktur.” Böylece Bahçeli’nin “Türkiye ittifakı”nı, Millet İttifakı (“zillet”) yönünde bir adım olarak algıladığı ortaya çıktı. Bunun üzerine Erdoğan hem 26 Nisan’da, hem de 2 Mayıs’ta “Türkiye ittifakı”nın Cumhur İttifakı’na alternatif olmadığını açıklamak zorunda kaldı. Ardından CHP’nin 15 Temmuz’da Yenikapı’ya gelip sonra kendilerinden uzaklaşmasına da ağır ifadelerle yüklendi.
Erdoğan’ın Çubuk’ta 21 Nisan’da, yani kendisinin “Türkiye ittifakı” açılımından sonra gerçekleşen saldırı için iki gün açıklama yapmadığı, yaptığında da “geçmiş olsun” bile demediği, Anayasa Mahkemesi töreninde elini sıktığı Kılıçdaroğlu’na tek kelime ile bile hitap etmediği de bir kenara yazılmalı.
Ne oluyor? Erdoğan neden bir yandan “Türkiye ittifakı” diyor, bir yandan da bununla hiç tutarlı olmayan şeyler yapıyor? Aklı evveller şürekâsı “Türkiye ittifakı”na umutla sarılmak istiyor, ama bu sorulara cevap veren yok.
Sorunun temel cevabı şu: Erdoğan seçimlerden öylesine zayıf çıktı ki, tam bir “yukarı tükürsen bıyık, aşağı tükürsen sakal” durumu ile karşılaştı. Özetle şöyle söylenebilir: Seçim, işçi emekçi halkın gelişkin bölgelerde ekonomik krizin etkisi altında AKP’yi terk etmekte olduğunu gösterdi. Oysa kriz asıl şimdi derinleşecek. Yani halk içindeki tepki artacak. Tam da bu sırada Gül ile Babacan, bir de anlaşılıyor ki kendi başına Davutoğlu, parti kurmaya girişiyor. TÜSİAD-MÜSİAD-TOBB ise koro halinde “yapısal reformlar” diyor. Burjuvazinin bu isteğini yerine getiremezse, dünya çapında prestiji büyük Gül ile Türkiye burjuvazisinin gözünde mükemmel bir ekonomi bakanı olan Babacan karşısında zayıf düşecek. Yaparsa işçi sınıfı ayağa kalkabilir. Her iki nedenle kendini sağlama almak istiyor. Bunun için de yanına CHP’yi almak istiyor. Ki CHP’yi Gül-Babacan almasın.
Taktik, 15 Temmuz 2016 başarısız darbesi sonrası, hatta 7 Haziran’da AKP’nin meclis çoğunluğunu yitirdiği seçimler sonrası uygulanan taktikle aynı. Üç aşamalı: Önce “istikrar”, “milli birlik”, “ittifak” önerisiyle AKP’nin zayıf düştüğü dönem kazasız belasız atlatılacak. Sonra CHP’yi yanında tutabileceği süre boyunca tutarak yapmak istediklerini yaptıracak. (Bunun en iyi örneği elbette CHP’nin de oylarıyla anayasa değişikliği yapılarak HDP milletvekillerinin dokunulmazlığını kaldırmak, ardından onları tutuklatmak oldu.) En sonunda, kendisi güçlendikten sonra, o ana kadar yararlandığı CHP’yi bile “terör işbirlikçisi” ilan etmek gelecektir yine!
Taktiği, Erdoğan ve AKP’yi buraya kadar taşıyan Bahçeli bozunca ortaya sakal-bıyık meselesi çıkıyor. Bahçeli CHP’yi başka koşullarda reddetmeyebilir, ama şimdi Erdoğan’ı rehine almış gibi olduğu için o gücünü yitirmek istemiyor.
Çubuk olayının önceden tertip edilmiş olduğuna ilişkin ciddi veriler var. 19 Nisan’da “Türkiye ittifakı” açıklaması, 21 Nisan’da Çubuk. Kim tertip etmiş olabilir? Kendi İçişleri Bakanı Süleyman Soylu ilk gün “örgütlü” olmadığını açıklarken Erdoğan iki gün ne düşündü de açıklama yapmadı? Bunlar cevap bekleyen sorular.
CHP’ye gelince. İnsan bir savaş hilesine bir kanar, iki kanar, ama üçüncüsünde? Çekirge için bile ne demişler? Ama CHP kanmak zorunda efendim. Çünkü yukarıda anlatıldığı gibi, “Türkiye ittifakı” asıl sınıflar mücadelesiyle ilgili. Berat Albayrak’ın “dengeleme” söylemine bakmayın. Türkiye çok ağır bir krize doğru hızla seyrediyor. Dış denge krizi üretim krizi haline geldi, şimdi üretim krizi dev bir banka çöküşü tehdidi yaratıyor. Burjuvazi “işçi sınıfına yüklen, kıdemi kaldır, BES’i zorunlu hale getir, her cepheden saldır, bütün kaynakları bize hasret” diyor koro halinde. Seçim yenilgisinden sonra Erdoğan korkuyor, ya erken seçim olur da işçi sınıfından destek alan CHP bir de Gül’ü yanına çekerse? İşte onun için CHP’yi yanına çekip işçi sınıfına saldırısına ortak etmek istiyor. CHP bu görevden uzak durursa TÜSİAD’a nasıl yaranacak? Yani “Türkiye ittifakı”, şayet kurulabilirse, burjuvazinin birleşik cephesi olacak.
Çaresi? Birleşik İşçi Cephesi!
4 Mayıs 2019