Çiftçi eylemleri dalga dalga yayılıyor: İşçi köylü el ele mücadeleyi büyütmeye!
Ağustos ayı Türkiye çapında çiftçi eylemlerine sahne oluyor. Anadolu’nun batısından doğusuna çiftçiler dalga dalga meydanlara iniyor, traktörleriyle yolları kapatıyor ve sesini tüm ülkeye duyurmaya çalışıyor. İzmir Kınık’ta başlayan eylemler Gaziantep, Bursa, Balıkesir, Aksaray, Kahramanmaraş gibi farklı bölgelerden birçok ile sıçradı.
İzmir, Kınık:
31 Temmuz’da İzmir’in Kınık ilçesinde domates üreticisi çiftçiler domatesin kilosunun 2 liranın altına düşmesini traktörlerle yolları kapatarak protesto etti. Borçlarla, banka kredileriyle, hacizlerle başa çıkamayan çiftçiler ziraat odalarının da, kooperatiflerin de, ilçe tarım müdürlüğünün de yanlarında durmamasından şikayetçi. 3 yılda bazı gider kalemlerinin 15 kat arttığını ama domatesin tarladaki fiyatının 3 yıl öncekinden düşük olduğu belirten çiftçiler “Çiftçiyi öldürdünüz, cenazesini kaldırın!” yazılı tabut ile ilçe meydanında eylem yaptı.
Gaziantep, Nizip:
4 Ağustos’ta Gaziantep’in Nizip ilçesinde antepfıstığı üreten çiftçiler, fiyatların düşük olması sebebiyle traktörleri ile fıstık hali önünde eylem yaptı. Fiyatlara tepki gösteren çiftçiler çuvallara doldurdukları fıstıkları yere döktü. Çiftçiler maliyetleri yüzde 100 artmasına rağmen geçen yıl 100 liraya sattıkları antepfıstığının bu yıl 105 liraya alınmasına tepkili ve tüccarların birbiriyle anlaşarak fiyatları aşağıya çektiğini belirtiyorlar.
Bursa, Karacabey:
8 Ağustos’ta eylemler Bursa’ya sıçradı. Bursa Karacabey’de salçalık domates üretimi yapan çiftçiler piyasada salçalık domatesin 2 liraya düşmesi üzerine traktörlerle Bursa-İzmir yolunu trafiğe kapattı. “Çiftçiye uzanan eller kırılsın!”, “Hükümet istifa!”, “Çiftçi mahsulüne sahip çık!” şeklinde sloganlar atan çiftçileri Jandarma ve çevik kuvvet ekipleri engellemeye çalıştı. Çiftçiler ancak Bursa Valisi Mahmut Demirtaş 3,5 liradan alım taahhüdü verince eylemlerini sonlandırdılar.
Balıkesir, Bandırma:
Balıkesir’in Bandırma ilçesinde de çiftçiler 12 Ağustos’ta eylem yaptı. Ağırlıklı olarak domates, karpuz, kavun üreten çiftçiler Bandırma-Susurluk yolunu traktörleriyle trafiğe kapattı. Sözleşmeli olarak büyük gıda firmalarına üretim yapan çiftçilerin ürünlerine firmalar, düşük fiyat veriyor, alımları yavaşlatıyor. Böylece çiftçinin ürünleri tarlada kalıyor ve çiftçiye elindeki ürünü zararına satmaktan başka seçenek kalmıyor.
Burdur:
13 Ağustos Salı günü Burdur’da çiftçiler, yaşadıkları sorunlara dikkat çekmek için traktörler ile konvoy düzenleyerek basın açıklaması yaptı. Burdurlu çiftçiler mazot, gübre, tohum, ilaç gibi maliyetlerinin geçen yıla göre yüzde 90 arttığını fakat hububat fiyatlarının ancak yüzde 10 arttığını belirtiyor. Çiftçiler Toprak Mahsulleri Ofisi’nin fiyat belirlemede rol üstlenmemesinden, fiyat belirlemede geç kalmasından ve çiftçileri fabrikacı ve tüccarın kucağına itmesinden şikayetçi.
Aksaray:
17 Ağustos’ta eylemler iç Anadolu’ya yayıldı. Çiftçiler Aksaray-Adana karayolu üzerinde traktörleri ile eylem yaptı ve basın açıklaması düzenlediler. Aksaray’da çiftçiler, tarım ve hayvancılıkta girdi maliyetlerinin sürekli arttığını ve ürettikleri ürünlerin enflasyon karşısında sürekli değer kaybettiğini ifade ettiler.
Kahramanmaraş:
Kahramanmaraş’ta domates ve biber üreticileri, düşük fiyatlar nedeniyle ürünlerinin ellerinde kalmasını traktörlerle konvoy oluşturup Kahramanmaraş-Gaziantep yolunu kapatarak protesto etti. Çiftçiler ellerinde kalan domatesleri yola döktü. Maraşlı çiftçiler de maliyetlerinin her gün yükselmesinden fakat buna karşın sattıkları ürünlerin fiyatlarının aynı kalmasından şikayetçi.
Çiftçiler neden yollara döküldü?
Mehmet Şimşek’in Orta Vadeli Programı tüm emekçi sınıflara bir saldırı niteliği taşıyor. Hem ücretli çalışanların ücretlerini düşük tutarak, hem de çiftçiler gibi ücretli çalışmayan emekçilerin elde edecekleri gelirleri düşürerek onları kemer sıkmaya zorluyor.
Çiftçilerin mazot başta olmak üzere elektrik, su, gübre, ilaç, tohum maliyetleri, TÜİK’in açıkladığı enflasyon rakamlarının çok üzerinde artıyor. Bununla birlikte çiftçilere verilen devlet destekleri yerinde sayıyor, ayrıca kredi olanakları da kısılıyor. Bunun üstüne bir de hayvan ve hububat ithalatının yarattığı rekabet sebebiyle çiftçinin ürünleri ucuzluyor. Başta Arjantin, Uruguay gibi Güney Amerika ülkeleri olmak üzere canlı büyükbaş ithalatı yapılıyor. Toprak Mahsulleri Ofisi’nin siloları ise Rusya’dan getirilen ucuz buğday sebebiyle ağzına kadar dolu.
Sözleşmeli üretim çiftçiyi tutsak ediyor
Çiftçiler piyasada fiyat belirler konuma gelmiş gıda tekellerinin, dev işletmelerin, komisyoncuların da saldırısı altında. Sözleşmeli üretim yapan çiftçiler bu büyük firmaların tutsağı olmuş durumda. Gıda firmalarıyla sözleşme imzalayan üreticiler belirli bir fiyattan satış sözü alıyor. Fakat piyasada ürünü daha ucuza bulma imkânı yakalayan firmalar çiftçilerin ürünlerini almayı yavaşlatıyor, ürünler tarlada kalıyor. Ya da son anda yok pahasına sözleşme dışında alım yapıyor. Sözleşmeli tarım kapsamında sözleşmeler hep sanayiciyi koruyor, sözleşmeler tek taraflı işliyor. Üretici taahhüdünü yerine getiremediği zaman gıda firmaları hukuk yoluyla sözleşmeden doğan haklarını alırken üretici için aynısı söz konusu olmuyor. Sokaklara dökülen çiftçilerin önemli bir kısmı bu şekilde sözleşmeli üretim yapan çiftçilerden oluşuyor.
Bu eylemlerin farkı ne?
Özellikle Karadeniz’de her yıl çay ve fındık üreticilerinin eylemlerine aşinayız. Fakat ülke sathına bu derecede yayılan çiftçi eylemlerini uzun yıllardır görmüyoruz. Bu eylemler en az 7 ilde yapıldı. Sadece bir ürün grubu üretimi yapanlar değil; domates, biber, kavun, karpuz, fıstık, hububat, büyükbaş hayvan üretimi yapan çiftçiler bu eylemlere katıldı. Bu da sorunun tek bir üründeki düşük fiyat belirlenmesi olmadığını, tüm çiftçilerin saldırı altında olduğunu gösteriyor.
Özellikle küçük üretici, maliyetlerini dahi karşılayamazken büyük bir borç yükünün altına girmiş bulunuyor. Finans sermayesi de bu saldırının bir parçası olarak çiftçilerin tarlalarına, traktörlerine ipotek koymuş durumda ve haciz yoluyla çiftçilerin borçlarını tahsil ediyor.
İşçi sınıfı ile kader ortaklığı
Türkiye’de işçi sınıfının geniş kesimlerinin köy ve toprakla bağı bulunuyor. Birçok şehirde işçiler ikinci bir gelir kaynağı olarak işten artan vakitlerinde tarım ve hayvancılıkla uğraşıyor. Birçok fabrikada, tersanede yıllık izinler fındık, zeytin toplama dönemine göre belirleniyor. Kendisi bilfiil tarım ve hayvancılıkla uğraşmasa bile ailesi, akrabaları tarım ve hayvancılıkla geçimlerini sürdürüyor.
Bursa’daki çiftçi eylemlerine Türk Metal üyesi işçilerin destek verdiği, sendikanın ses sistemlerinin bu eylemler için kullanıldığı gerçeğini göz önünde bulundurduğumuzda emekçi çiftçilerle işçilerin nasıl bir kader ortaklığı içinde olduğunu görebiliyoruz.
İçinde bulunduğumuz ekonomik buhranda işçilere, kamu emekçilerine, emekçi köylülere, emeklilere yönelen topyekûn bir saldırı altındayız. İş, aş, hürriyet mücadelesi fabrikalarda olduğu gibi şimdi tarlalarda, şehirlerarası yollarda, taşrada ilçe meydanlarında da veriliyor. Bu mücadeleyi dalga dalga büyütmeli, küçük çiftçileri gıda tekellerinin, tüccarın, komisyoncuların, modern tefeci bankaların zincirlerinden kurtaracak talepleri öne sürmeliyiz.
Çiftçiye ucuz kredi, ucuz mazot, ucuz tohum, ucuz yem! Emekçi halka ucuz gıda!
Hal sistemi kaldırılsın, çözüm devlet mülkiyetinde ve merkezi planlamaya bağlı dağıtım merkezleri!
Büyük toprak sahiplerinin arazileri merkezi planlama doğrultusunda topraksız köylülere dağıtılsın, kooperatifleştirilsin, kamulaştırılsın!
İşçi ve çiftçi düşmanı gıda şirketleri işçi denetiminde kamulaştırılsın!
Tarım ve hayvancılıkta devlet çiftlikleri kurulsun!