Metal Fabrikalarından Haberler - Nisan 2020

Bursa Renault’dan bir işçi

“Metal Fabrikalarından Haberler” köşesinde, metal sektöründe çalışan işçi arkadaşlarımızın fabrikadaki deneyim ve mücadelelerini aktarmaya devam ediyoruz.

 

İşçiler birlik olsa… - Bursa Tofaş'tan bir işçi

Türkiye’nin en büyük fabrikalarından olan TOFAŞ’da üretime devam ediliyor. Avrupa’da bütün fabrikalarını durdurmuş olan bu iki dev kuruluş Türkiye’de üretime devam ediyor, daha fazla kar elde etmek için insanların sağlığını hatta yaşamını düşünmeden üretime devam ediyorlar. Çünkü biz onlar için köleyiz! Bu duruma sessiz kalan bir sendika (Türk Metal) ve işçisini umursamayan bir hükümet var! İşçiler olarak hep birlikte bir tepki göstersek. Siz kâr edeceksiniz diye ölümüne çalışmayacağız desek. İşveren veya sendika zorla evden işe getiremez, on binlerce işçiyi işten çıkaramaz. Hükümet işçilere karşı bir tutum alamaz, bu riske giremez. İşte o zaman işçi sınıfı gücünü anlar. Belki o zaman yeni bir dünya kurulur, yeni bir Türkiye. Hükümetler gaflet, dalalet içinde olmazlar, kendi menfaatlerini düşünmezler. Adalet önünde herkes eşit olur, bir çok şey değişir, işçi sınıfı değişir ve mücadele ederse!

Ürettiğimiz otomobilin bize de halka da faydası yok! Bantlarda solunum cihazı üretmek için seferber olmalıyız!- Bursa Renault’dan bir işçi

Bursa Renault’dan bir işçi

Virüsle mücadelede en çok konuşulan kaygılardan biri solunum cihazlarının yetersizliğidir. İtalya başta olmak üzere on binlerce vakanın olduğu ülkelerde tıbbi malzeme ve solunum cihazları yetmiyor. Ülkemizde de bu sorunun çıkacağı kesin görünüyor. Solunum cihazları için otomobil fabrikalarının, tıbbi malzemeler için de tekstil fabrikalarının düzenleme yapıp bir an önce üretime geçmek gerekiyor. Renault'ta ürettiğimiz otomobilin bize faydası yok, belli ki yakında çok daha acı bir şekilde solunum cihazına ihtiyacımız olacak. Bizim fabrikada bunu yapacak gücümüz var. Mühendisiyle, işçisiyle bu konuda seferber olmalıyız. Biz Renault işçileri olarak hazırız!

HT Solar işçisi son sözü söyledi: Patron dize geldi! - Gebze HT Solar fabrikasından bir işçi

Gebze HT Solar fabrikasından bir işçi

Her şey 1 Ocak tarihi itibari ile HT Solar patronunun çoğunluk tespitine itiraz etmesi ile başladı. Bu itiraz HT Solar işçilerini tanımamak ve toplu sözleşmeyi reddetmek demekti bir anlamda ama HT Solar işçileri kendilerini tanıtmakta ve sözleşme yapmakta kararlıydı.

Sözleşmeye itiraz edildiği andan itibaren üretimi yavaşlatmaya başladık. Bu eylemi 45 gün sürdürdükten sonra patronu itirazını geri çekmeye zorladık. İşveren itirazından vazgeçtiğini belirten dilekçeyi verdikten sonra masaya oturduk, işçiler olarak beraber belirlediğimiz taslak üzerinden görüşmeler başladı. Taslakta bir önceki sözleşmede olmayan birçok madde vardı. Tamamlayıcı özel sağlık sigortasından banka promosyonuna, ikinci çay molasından, piknik organizasyonuna kadar birçok maddeyi elde ettik. Patron tarafı önce asgari ücret altında kalan saat ücretleri üzerinden konuşmak istedi ancak sendikanın ve temsilcilerin dik duruşu ve kararlılığı aynı zamanda işçilerin gösterdiği dirayet birleşince patron tarafı birçok geri adım attı. Patron tarafı her maddede MESS sözleşmesini öne sürdü. MESS sözleşmesi ne kadar facia ile sonuçlansa da HT solar işçisi olarak MESS’i reddederek ortaya koyduğumuz talepleri almakta umutlu ve kararlıydık. Nitekim öyle de oldu. Dokuz görüşme sonrası HT Solar işçisi adına çok iyi bir sözleşmeye imza atıldı.

İlk altı ayda yüzde 22 zam, sosyal haklarda ortalama yüzde 35 zam ve bir önceki sözleşmede olmayan bir çok maddeyi kabul ettirerek son zamanlarda örnek teşkil edecek bir sözleşmeyi gerçekleştirdik. Aynı zamanda ayda 1 kere 1 saat üretimi durdurarak konusunu sendikanın belirleyeceği eğitim hakkını da aldık. Yaşasın işçilerin birliği. İnadına sendika inadına DİSK.

Onlar için değil, kendimiz için üretim! - Arçelik Çerkezköy Televizyon fabrikasından bir işçi

Arçelik Çerkezköy televizyon fabrikasından bir işçi: Onlar için değil, kendimiz için üretim!

“Yaşanan bu zor günlerde üyelerimizin istihdamını, hak ve özgürlüklerini ve ekonomik koşullarını korumak, sağlık koşullarını gözetmek üzere işverenlerle yapılan bir dizi toplantıda bazı konularda mutabakata varılmıştır.” Böyle başlıyor Türk Metal Sendikası yönetim kurulu toplantısının kamuoyuna açıklanan yazısı. Durum bu şekilde olunca da insan ister istemez soruyor: Hangi patronlarla, hangi toplantılarda, hangi konularda mutabakata varıldı, bir mutabakat varsa mutabakatın diğer tarafındaki firmalar neden herhangi bir açıklama yapmıyor? Bir tane fabrikanın ismi var. Ford fabrikası. Tabii otomobil fabrikalarının virüse karşı solunum cihazı yapabileceğini biliyoruz. Ya bu solunum cihazlarını üretirsiniz yahut da biz fabrikaya el koyar ürettiririz gibi bir konuşma mı? Yahut fabrikada virüs ile karşılaşıldığı taktirde fabrikanın tamamen kapatılmasını mı konuştular? Hayır! Bunların hiç birisi konuşulmamış. Aksine izinler, yıllık ücretli izin olarak kullanılsın diye konuşulmuş. İşten atmanın bu süreçte olmayacağı belirtiliyor. Ancak geri kalan her şey sermayenin istediği şekilde. Dolayısıyla bir şeye karşılık kaç şey verilmiş vaziyette?! Bu tavizlerden biri mesela esnek çalışma! Bir aylık sürenin sonunda da ücretli izin kullandırılan günler için patronların telafi ve denkleştirme çalışması yapabilecekleri, cumartesi gününün tatil olduğu fabrikalarda cumartesi günlerinde de bu çalışmaların fazla mesai ücreti olmadan 4 ay boyunca yapılabileceği söyleniyor.

Neden peki? Olağanüstü bir durum varmış. Burada olağanüstü olan tek bir şey varsa o da, bunca teşviğe ve vergi borçlarının silinmesine rağmen üstüne 100 milyar lira sermayeye ek destek verilirken, patronların işçiye gelince 4 ay boyunca fazla mesai ücretlerimizi vermek istememeleri ve yetmeyip sendikanın da buna çanak tutmasıdır! Peki fabrikada ne konuşuluyor? Üretim ihtiyacına göre bir vardiya izindeyse diğer vardiya üretime devam edecek. Ve ücretli izinler üretim ihtiyacına göre daha az veya daha çok olacak. Peki bu dönüşümler sırasında virüs o sırada fabrikada üretimde olan işçilerle karşılaşırsa?! Bize söyledikleri protokole göre fabrikanın yine de kapanmayacağı ama protokolde öyle bir madde yok! Aksine gerekli tedbirlerin alınmaması durumunda protokolde çalışmaktan kaçınma hakkının kullanılabileceği ve üretimin durdurulacağı yazıyor!

Biz metal işçileri olarak bu şartlar altında da, gerekli tedbirlerin alınması ile üretmeye hazırız! Ama Koç’ların cebini doldurmak için değil, kendimiz için üretmenin zamanı bugün! Otomotiv fabrikalarında solunum cihazı üretilebiliyor. Arçelik’te de solunum cihazı üretilecek. Ama bir bant ona ayrılırken diğer banda hazır olun rekor denemesi yapacağız diyorlar. Hayır, üretimden gelen tüm gücümüzü halkın sağlığı için kullanalım! Yok eğer halkın sağlığını da işçinin sağlığını da yok sayarak rekor denemeleri ile televizyon ürettirmeye devam edecek olurlarsa o zaman şalteri indirip yine üretimden gelen gücümüzü göstemeyi de biliriz!

 

Yarınımızdan emin değiliz işten çıkartma yasaklansın! - Eskişehir Arçelik’ten bir işçi

Eskişehir Arçelik’ten bir işçi

Merhaba ben Arçelik A.Ş. Eskişehir Buzdolabı İşletmesi’nde çalışan bir işçiyim. Bu fabrikaya İŞKUR vasıtasıyla girdim. Bu sebeple eğer patron istese bile İŞKUR kapsamında çalıştığım için ücretli veya ücretsiz izne çıkma ihtimalim yok. Çünkü İŞKUR’un işçiye tanıdığı izin hakkı 5 gün raporlu 6 gün raporsuz olmak üzere 11 gün. Yani eğer olası bir durumda 11 günü geçecek bir hastalık çıkarsa sağlık nedeniyle istifa etmek durumunda kalıyoruz. İstifa etmediğimiz takdirde İŞKUR yine işten çıkartarak bir yıllık kullanım hakkını kısıtlıyor. Bu demek oluyor ki bizim virüs başta olmak üzere herhangi bir hastalığa yakalanma şansımız yok. Yani bize hastalanmak yasak! Fabrikada hijyen, eldiven, maske, ve bulunduğumuz ortamların dezenfekte edilmesi, yemekhane düzeni, bantlardaki mesafeler anlamında koronavirüsten korunabilmemiz için bildiğim birçok işyerinden daha fazla önlem alınmış durumda. Bunda elbette fabrikada sendika olmasının da çok büyük bir etkisi var. Arçelik’te 50 yaş üstüne ve kronik hastalığı olanlara ücretli izin verildiği söyleniyor. Bunu içeriğine tam olarak hakim değilim ama eğer diğer yerlerde olduğu gibi yıllık izinden kesiliyorsa bunun adı ücretli izin değil gasptır. Fabrika içinde bir güven durumu var doğrudur ama bunun birkaç örneğinden birini yaşıyoruz. Fabrika ve işyerlerinin ezici çoğunluğunda işçi arkadaşlarımızın sağlığı için hiçbir önlem alınmadığını biliyorum. Bu kadar büyük bir salgınla karşı karşıyayken kârı değil yaşamı savunmaya öncelik verilmelidir. Ücretli izin hakkı genelleşmelidir. Yarınımızdan emin değiliz, işten çıkartma yasaklanmalıdır!

 

Türk Metal artık bizden yana ol! - Hoşdere Mercedes fabrikasından bir işçi

Merhaba ben Mercedes'te çalışıyorum. Tüm dünyayı saran korona virüsü ülkemize geldi ve en çok bizi yani işçileri etkiledi yine. Devlet herkese evinde kal derken bize yollar göründü, işe gitmeye devam ettik. Ve iş yerinde tek alınan önlem her yere dezenfektan ve maske otomatları koymaktı. Binlerce insan aynı ürünlere dokunmaya, bir arada çalışmaya devam ettik. Sanki tüm insanlık biz otobüs üretmezsek ölecekti çünkü. Sanki ürettiğimiz otobüsler insanların işe giderken kullandığı sıkışık hatları rahatlatmak içindi. Neyse ki yurttışından malzeme gelmemeye başladı da üretim durdu fabrikada. Bize 2 hafta ücretli izin verdiler, sonrasında yine uzayabilir ve o zaman ne olacağı belli değil.

Bu sırada sendikamız Türk Metal bir anlaşma yayınladı. Sözde patronlarla bir araya gelinmiş ve kararlar alınmış. Ama okuyunca anlaşılıyor ki hiçbir şey üzerine konuşulmamış. Patronlar kararlar almış ve sendika da kabul etmiş. Çünkü söz konusu anlaşmada yine bizden ücret kesintisi ve yıllık izin kesintisi yapılabilecek ve hatta telafi adı altında ücretsiz mesailerde çalıştırılabileceğiz. Bu nasıl anlaşma, biz hiçbir zaman sendikamız var, o bizi düşünür ve en doğru kararı verir diye rahat edemeyecek miyiz? Hadi patronlar bizi düşünmez de sendikamız düşünür diyemeyecek miyiz? Sendikamız patronlara diyemiyor mu, siz zaten devletten teşvik alıyorsunuz neden işçiden kesinti yapılıyor? Ayrıca sendika neden elini taşın altına sokmuyor, mesela aidat almayabilir bir kaç ay, ya da yemek fişi vs. dağıtabilir.

Biz işçiler sendikamız var diyip hiçbir şey yapmazsak olacağı bu, hala sendikayı anlaşmadan dolayı tebrik edenler var, tam olarak nesini alkışlıyorsunuz. Artık gözümüzü açmanın zamanı geldi.

 

Markette 1 metreden fazla yaklaşma, fabrikada 5.000 kişi birarada! - Çorlu’da alüminyum fabrikasından bir işçi

Korona virüsün hızla yayıldığı dönemde ben de birşeyler söylemek istedim. Ben bir metal işçisiyim ve çalıştığım fabrika aynı üretimine devam etmekte. Önlem alınmadı denmesin diye de bazı ufak önlemler aldılar ama çok yetersiz. Serviste neredeyse ayakta gidicez, yemekhanede dip dibe yemek yiyoruz, aynı lavaboyu 40 belki 50 kişi kullanıyoruz. Kendimizi koruyoruz korumaya çalışıyoruz evet ama ne kadar başarılı olabileceğiz. Biliyorum bizim gibi çalışan birçok yer var. Aynı zamanda işçisine ücretli izin veren yerler de var, 1-2 hafta veya süresiz izine ayrılan yerler var. Ama bir elin parmaklarının sayısını geçmiyor bunlar ne yazık ki.

Benim çalıştığım yerde de sadece beyaz yaka çalışanlarına idari izin verildi ve o da yarı yarıya dönüşümlü olarak kullandırılacak. Peki bütün iş yükü üzerinde olan işçiler neden düşünülmüyor? Fabrikadan bu virüsü kaparsam ve evimde dışarı çıkma yasağı olan aileme bulaştırırsam bunun sorumlusu kim olacak, veya başkalarının sorumsuzluğunu ben veya ailem neden çekmek zorunda. Bir iş yapılıyorsa düzgün yapılmalı. Çalışılcaksa hep beraber, çalışılmayacaksa yine hep beraber memur, özel sektör veya beyaz yaka, mavi yaka diye ayrılmamalı, herkes eşit olmalı. Ve bu dönemde üretim olacaksa da patronun cebini doldurmak için değil, halkın sağlığı için, bu hastalığı yenmek için gerekli şeyler üretilmeli. Toplum olarak önlem almalıyız. Gerçek önlemler. Bir yasak, bir kural koyuluyorsa, dışarı çıkma yasağı gibi, marketlerde 1 metreden fazla yaklaşma sosyal mesafeni koru gibi tamam ama bu 500 kişi, 1000 kişi, 5000 kişi çalışan yerlerde yapılsın ki gerçekten bir önlem alındı diyelim. Aynı işçi markette 1-1,5 metre mesafede durmak zorundayken iş yerinde bantta üretimde dip dibe çalışmak zorunda. Neden!!!

 

Koronavirüs’le mücadelede sermayeye karşı birleşelim - Gebze Çayırova Boru’dan bir işçi

Gebze Çayırova Boru’dan bir işçi

Koronavirüs tehdidi devam etmekte. Kimisi bu durumun kıyamet habercisi olduğunu, kimisi insanoğlunun kaderi olduğunu söylüyor. Bu durum aslında kapitalizm olarak kendini göstermiyor mu? Neden mi? Her ne kadar tedbir alındığı söylense de yeterince tedbir alınmadığı her geçen gün vaka ve can kaybı rakamları olarak ortada. İşçiler olarak bizden o kadar vergi kesintisi oluyor kesilen vergiler sağlık ve bilime mi gidiyor yoksa sermayeye kaynak mı oluyor? Neden ülkenin her sorununda faturası işçiye kesiliyor? Ülkeyi yaratan bizler işçileriz. Sorunlar çözülürken işçi hakları gasp edilmeden sorunlar çözülmeli ve bizler bunun için mücadele ediyoruz. Tedbir amaçlı patron ve sermaye destekçisi hükümet kararlar alıyor. Sermaye bir şekilde ilerleyecek faturası işçiye kesilecek. Peki ülkemizde ki gelişmeler neler? Koronavirüs’le ilgili alınan tedbirler; Esnaflar 18:00 a kadar açık, kahvehane camii lokanta gibi kalabalık ortam oluşturan mekânlar kapatıldı, insanlar arasında tokalaşma temas kaldırıldı, kolonya dezenfekte maske ve dua ise işçiye sunuldu. Bizler işçi sınıfı olarak vardiyalarımıza devam etmekteyiz. Peki ama neden?

Her vardiya giriş çıkışlarda ateş ölçüm yapılıyor, dezenfekte ilaçlaması yapılıyor. Belirli noktalara koyulan dezenfektanlarla her temas sonrası millet oradan kullanıyor. Yemek molasına grup halinde alınıp masalarda 3 er kişi oturuluyor. Servislere ek servis ilave edilip her koltukta 1 kişi oturuyor. 35-40-50 kişi yıllık izine gönderiliyor. Sonuçta işçi yine patrona para kazandırmak için işe gidiyor. Çözüm bunun neresinde?

Amaç işçinin sağlığını korumak, kendisiyle birlikte topluma bulaştırmadan tehlikeyi önlemek mi? Yoksa bir işçiye bulaşması haberi gelene kadar işçiyi hâlâ çalıştırıp sermayeyi her zamanki gibi ayakta tutmak mı? Sonuçta alınan her kararın faturası işçiye kesiliyor. Artık kapitalizmin düşüncelerine DUR diyelim. Karşılaştığımız durumun sağlığımız açısından ne kadar ciddi durumda olduğunun farkındayız ve bununla birlikte çözüm ararken faturasının da işçiye kesileceğini ve işçiye yönelik hakların gasp edilmesiyle olacağını tüm işçi sınıfı emekçilerine duyurarak, birbirimize, işçi sınıfına ve haklarımıza sahip çıkmayı mücadele etmeyi vurguluyoruz. Sağlık emekçilerimiz başta olmak üzere tüm işçi sınıfına selam olsun.

 

Bu yazılar Gerçek gazetesinin Nisan 2020 tarihli 127. sayısında yayınlanmıştır.