Fabrikalardan Haberler - Ekim 2023
Fabrikalardan, tersanelerden ve işyerlerinden işçilerin gazetemiz için yazdıkları yazıları okurlarımıza sunuyoruz.
İşçi örgütlüyse daha güçlü! - İstanbul Tuzla’dan bir tersane işçisi
Yoldaşlar merhaba. Ben Tuzla’da çalışan bir tersane işçisiyim. Yaklaşık 2 senedir tersanede çalışmaktayım. Eğer tersanede çalışan bir işçiyseniz büyük ihtimalle ağır şartlarda çalışıyorsunuz ve patronunuz çok fazla para kazanıyor. Bu benim çalıştığım tersanede de aynı şekilde ve çevremdeki tersane işçisi arkadaşlarım da kendi tersanelerinin aynı şartlarda olduğunu söylüyorlar.
Tersanelerin bu durumda olmasının büyük nedeni taşeron çalışma sistemidir. Taşeron sisteminde patron kendini büyük bir sorumluluğun altından sıyırıyor. Bu da beraberinde ağır çalışma koşullarını, kazaları, yaralanmaları ve ölümü getiriyor. Geçtiğimiz aylarda, haftalarda, günlerde tersanelerde birçok işçi tedbirsizliklerden dolayı acı bir şekilde can verdi. Gün geçmesin ki tersanelerden kötü bir haber gelmesin. Ben taşeron olmayan bir tersaneye henüz rastlamadım. Taşeron sistem sendikalaşmanın önünde büyük bir engeldir. Kadrolu işçinin yoğunlukta olduğu yerlerde de sendikalı oranı çok düşük tabii. Her zaman tehlike altında çalışıyoruz. İnsanca yaşamak için bu yükün altına giriyoruz ama patronların kâr hırsından sebep canımızdan oluyoruz. Patronlar sahip oldukları servetin bizim sayemizde olduğunu biliyorlar fakat görmezden geliyorlar. Biz işçilerin ellerindeki gücün yani emeğin gücünün onlar da farkındalar. Bu yüzden işçilerin birleşmemesi için ellerinden geleni yapıyorlar.
Tersane işçileri olarak daha yaşanabilir şartlarda, emeğin karşılığının verildiği bir düzende yaşamak için ne yapabiliriz? Artık bu düzene bir dur demeliyiz. Birlik olarak masaya yumruğumuzu vurmalıyız. Tersanelerde örgütlenerek sendikalaşmalıyız. Ancak o zaman sermaye sahiplerinin karşısında güçlü bir şekilde durabiliriz. Birçok fabrikada işçiler birlik olarak ayaklandığında karşısında hiçbir gücün duramadığını gördük. Bu yüzden tersanelerde, fabrikalarda örgütlenelim. Yeter ki işçiler birlik olsun aşamayacakları engel yoktur. Yaşasın örgütlü mücadelemiz.
Katliamlara karşı işçilerin birliği halkların kardeşliği! - Gebze’den bir kafe işçisi
Merhaba yoldaşlar,
Ben Gebze'de çalışan bir kafe işçisiyim. Yazıma Gebze Smart Solar ve Corning işçilerinin grevini selamlayarak başlamak istiyorum. Emeği için alın teri dökenlere selam olsun! Her gün emeğimiz ve haklarımız için mücadele ediyoruz. Bizler sınıf mücadelemizi büyüttükçe istibdad ve sermaye bize karşı saldırılarını şiddetlendiriyor. Bir yandan da mezhepçi, ırkçı saldırılarla mücadelemizi bölmeye çalışıyor. Tarihimizde bu anlamda yaşanan en şiddetli saldırılardan biri ise geçtiğimiz ay mahkemede zamanaşımı kararı verilen Sivas Katliamıydı.
2 Temmuz 1993'te çoğu Alevi olan 35 kişi yakılarak katledildi. Yıllardır münferit olarak gösterilen dava bu sene zamanaşımına uğradı ve bugüne kadar da failleri yıllar içinde bir bir serbest bırakıldı. Bu katliamın sorumlusu ise başından beri bunu faili meçhul gibi gösterenler oldu. 1993 yılı birçok katliama tanıklık edilen bir yıldı. Mehmet Ağar’ın “bin operasyon” dediği yıllardan. Uğur Mumcu suikastı, ardından Turgut Özal'ın şüpheli ölümü ve ardından Sivas Katliamı gerçekleşti. Bu kanlı operasyonlar devletin göz yummasıyla yapılmıştır. Sebebi ise yazının başında değindiğimiz gibi yükselen sınıf mücadelesine karşı koymaktır. Meşhur 1989 bahar eylemleriyle başlayan, ardından 1991’de Zonguldak madenci yürüyüşüyle yükselen ve yine aynı yıl Kürt halkının ayağa kalktığı 1990’ların başı, tüm ülkenin üzerindeki ölü toprağını silkeleyip attığı bir dönemdi. Öyle ki uzun yılların ardından işçi sınıfının meydanlarda kutladığı ilk 1 Mayıs 1993 yılında gerçekleşmişti. Bu operasyonların amacı ise bu mücadele içinde işçileri mezhep, inanç, ırk ayrımı temelinde bölmekti.
Yoldaşlar, Sivas Katliamı tarihimizin kara bir lekesidir ve bu karanlık sayfa üzerine yazılanlar asla unutulmamalıdır. Bizi bölmek isteyenlerin ayrım yapmadan nasıl bir araya gelip operasyonlar düzenlediğini görüyoruz. Aynı şekilde işçi sınıfının da bu örgütlenmeye karşı din, mezhep, kimlik ayrımı yapmadan bir araya gelmesi en büyük ihtiyaçtır. Sınıf saldırılarına karşı sınıf siyasetinde birleşelim. Yaşasın işçilerin birliği! Yaşasın halkların kardeşliği!
İnsanca yaşamanın yolu mücadeleden geçer - İzmir’den bir gıda işçisi
Merhaba dostlar. Ben İzmir’de bir gıda fabrikasının soğuk hava deposu bölümünde çalışıyorum. Bu sayfalara daha önce de yazıp çalışma şartlarımızdan bahsetmiştim. Aradan geçen zamandan sonra ne yazık ki ne bizim fabrikamızda ne diğer fabrikalarda ne de Türkiye’de iyiye giden bir şey olmadı. Emekçiler olarak günden güne daha da çok eziliyoruz. Birkaç örnek vereyim. Hala kendi işimiz dışında farklı işler yapmaya zorlanıyoruz. Gıda sektöründe olmamıza rağmen fabrikaya elektrik sağlayan dışarıdaki güneş panelinin tamirini, bakımını, temizliğini biz yapıyoruz. Ücretini ödeyip dışarıdan adam getirmeye bile çekiniyorlar. Eğer depoda o gün işimiz hafiflediyse hemen bir başka depoya götürülüp o deponun yükleme boşaltma işlerini yapıyoruz. Hatta bazen başka illere götürüldüğümüz bile oluyor. Yani boşta kalan bir saniyemizi bile tepe tepe kullanıyorlar. Her ne kadar istemesek de iş dışında çalışmaya da fazla mesaiye de karşı gelemiyoruz. Biliyoruz ki çoğu yerde koşullar aynı. Aynı işi yaptığımız bölgedeki tüm fabrikalar böyle. Karşı geldiğimizde bu yüzden rahat bir şekilde kapıyı gösterip, bizde böyle diyor patron. Patronlar bize verdikleri maaşlar ve şartlar söz konusu olduğunda birlikte hareket ediyor. Yukarıda da söylediğim gibi bölgede maaştan tutun da yemek paralarına kadar her şey kuruşu kuruşuna aynı. Başka yere gidemeyeceğimizi bildiklerinden bu kadar rahatlar. Patronlar bu denli örgütlüyken en kötü hallerde çalışan ve yaşayan bizlerin örgütsüz olması, bireysel kurtuluş düşünmesi hepimiz için tehlike arz ediyor. Bunu tam tersine çevirmek ise bizim elimizde olan bir şey. İşyerimizde sadece kendi çıkarını düşünen, patronun rekabet oyunlarına kanan işçiyi de kendi tarafımıza çekmemiz lazım. Aynı kötü koşullara maruz kalıyorsak, patronlara ne olursa olsun hiçbir şey olmuyorsa biz aynı safta olmalıyız. Son sözüm umut hâlâ var emekçi kardeşlerim, umutsuzluğa düşmemeli. Kendi iktidarımızı kurana kadar mücadeleden vazgeçmemeli, hiçbir koşulda yılmamalıyız.
Bu yazılar Gerçek gazetesinin Ekim 2023 tarihli 169. sayısında yayınlanmıştır.