“Nâzım’ı Anlamayanlara Hitaben”

Sosyal paylaşım sitesi twitter’da yazdıkları nedeniyle Fazıl Say hakkında “halkın bir kesiminin benimsediği dini inançları alenen aşağılamak” suçlamasıyla dava açıldı. İlk duruşması 18 Ekim’de görülen dava etrafında, ifade özgürlüğünden AKP hükümeti döneminde artan muhafazakârlaşma ve baskılara kadar bir dizi tartışma yapıldı. Beyaz Türkler duruşma öncesinde Fazıl Say’a destek kampanyaları düzenlerken, solun bazı kesimleri de Fazıl Say’ın kendisine eleştirisiz sahip çıkma yanlışına düştü. Yanlış diyoruz, çünkü düşünceleri nedeniyle bir kişinin baskıya maruz kalmasına karşı çıkmak bir şeydir, o kişinin fikirlerini savunarak bunu ifade etmek başka bir şey.

 

Esas meseleye geçmeden bir şeyi baştan ifade etmek gerekir. Kimse kimsenin ne dinine ne de dinsizliğine küfretmemeli elbette. Ama inançla, dinle ilgili her eleştirel düşüncenin “alenen aşağılama” olarak gösterilmesini ve cezalandırılmasını kabul etmek de mümkün değildir. Kaldı ki esas aşağılamayı başka dinlere, hatta İslam’ın farklı mezheplerine karşı devletin kendisi yapıyor. Bu nedenle de Fazıl Say’ın, üstelik de Ömer Hayyam’dan alıntı yaparak yazdıklarının, bugün zaten diğerlerine göre hâkim ve dolayısıyla güçlü konumda olan bir inancı aşağılamak olarak gösterilmesine, bu gerekçe ile baskıya maruz kalmasına karşı net bir tavır ortaya koymak ve asıl, devletin bu alanda yaptıklarını teşhir etmek gerekir.

Peki Fazıl Say’ı maruz kaldığı baskıya karşı savunma tavrını fikirlerini de savunma noktasında benimseyenler ne diyorlar? Mesela Fazıl Say’a destek amacıyla adeta özel bir kampanya örgütleyen TKP’nin 17 Ekim’de, duruşmaya çağrı için yaptığı açıklamaya bakalım: “Türkiye Komünist Partisi olarak, “madem karanlık bir dönem, o zaman aydınlatalım!” diyen Fazıl Say’ın yanında olacağız! Bütün dostlarımızı ve ülkenin aydınlık insanlarını, ülkemizin aydınlık geleceği için Fazıl Say’ın duruşmasına çağırıyoruz!”

TKP’ye, karanlıktan aydınlığa geçiş benzetmesinin yapıldığı bir başka olayla, ABD’nin Afganistan işgali ile ilgili Fazıl Say’ın açıklamalarını hatırlatmak isteriz. 2 Aralık 2001 Milliyet Pazar Eki’nde yayınlanan “Nâzım’ı Anlamayanlara Hitaben” başlıklı yazısında ve yine Aralık 2001 tarihli Milliyet Sanat Dergisi’nde kendisiyle yapılan röportajda Fazıl Say şu fikirleri ileri sürüyor: “ …. Nâzım şu aşamada Amerika’ya aferin derdi… Amerika yanlışlıkla 3-5 tane kız çocuğunu öldürdü belki. Ama milyonlarca kız çocuğunu diriltti.” Bugün aradan geçen 10 yılı aşkın sürenin ardından ABD’nin Afganistan işgalinin Afgan çocuklarını diriltmek yerine savaş ve ölümle karşı karşıya getirdiğini bütün dünya gördü. Biz bunu o günlerde öncülümüz İşçi Mücadelesi dergisinin ilk sayısında ifade etmiş, yoldaşımız Şiar Rişvanoğlu’nun yazdığı yazıda Fazıl Say’ın Nâzım’ı ABD emperyalizmi ve onun yerli işbirlikçilerinin emellerine alet etmelerine karşı çıkmıştık. Nâzım’ı anlamayan esas kendisi olmasın?

Fazıl Say’ın Nâzım Hikmet’i düzen içine çekme gayreti bununla da sınırlı kalmıyor. Nâzım Hikmet’in 1950’de yazdığı “Hapisten Çıktıktan Sonra” şiirinin “Akşam Gezintisi” başlıklı ikinci bölümünde şu dizeler yer alıyor: “Bakkal Karabet’in ışıkları yanmış / Affetmedi bu Ermeni vatandaş / Kürt dağlarında babasının kesilmesini / Fakat seviyor seni çünkü sen de affetmedin / Bu karayı sürenleri Türk halkının alnına.” Ama Fazıl Say’ın “Nâzım” oratoryosunda sadece “Bakkal Karabet’in ışıkları yanmış” mısrası yer alıyor, gerisi sansürlenmiş. Üstelik bu bizim iddiamız da değil. Fazıl Say’ın kendisi, belli bir dönemde “olay çıkmasın diye” bu mısraları çıkardıklarını kendisi söylüyor: “Şiirdeki 7-8 kelime, zaten Ermeni meselesinin bir savunusu filan da değildir... O bölümün 7-8 kelimesini içeren bir otosansür (şiire ve o anki müziğe, dolayısıyla, otosansür) uygulamak zorunda kalmıştık bir kaç konserde, tahrik ve olay çıkmasın diye.” Fazıl Bey, o şiir sizin mi ki otosansürden bahsediyorsunuz? Nâzım’ın dizelerini istediğiniz zaman istediğiniz kadarıyla kullanma hakkını nereden alıyorsunuz? Fikirlerini cesurca ifade ettiği için bin türlü baskıya maruz kalmış, hapislerde yatmış bir komünist şairi sansürlemek sizin ne haddinize!

Fazıl Say’ı gördüğü devlet baskısına karşı elbette sonuna kadar savunuruz ama kimse bizden temsil ettiği Beyaz Türk gericiliğini görmezden gelmemizi beklemesin.

 

Bu yazı Gerçek Gazetesi'nin Kasım 2012 tarihli 37. sayısında yayınlanmıştır.