Özgürlük mü dediniz?
Bilindiği üzere Milli Eğitim Bakanlığı öğrencilerin kılık ve kıyafetine dair yönetmelikte “küçük” bir değişiklik yaptı. Buna göre imam-hatip ortaokulu ve liselerinde tüm derslerde, diğer okullarda ise seçmeli Kur’an-ı Kerim dersinde kız öğrencilerin başlarını örterek derse girmeleri serbest bırakıldı. Bu tip ufak değişikliklerin uygulamada her zaman daha büyük karşılık bulduğu bir gerçek. Bu serbestlik elbette ki imam-hatip okullarıyla ve seçmeli din dersleriyle sınırlı kalmadı. Zaten fiili olarak liselerin çoğunda öğrenciler uzun süredir başları kapalı derslere girmekteydi. Şimdi ise ortaokuldan yani 5. sınıftan itibaren öğrenciler başlarını kapatmakta.
Bu konu özgürlükler çerçevesinde tartışıladursun, aynı yönetmelik öğrencilerin saçlarını boyamalarını, dövme veya makyaj yapmalarını, piercing takmalarını da yasaklamakta. Mesele özgürlükse, okulları biraz gözlemlemeye fırsatı olanlar veya o yaşlarını hatırlayanlar da bilirler ki dövme, makyaj yapmak, piercing takmak, türbana nazaran çok daha büyük oranda (hatta yüzde yüz) gençlerin özgür iradelerinin sonucudur. Türbanın ise özellikle 10-11 yaşlarında ve sonrasında da özgür iradeden ziyade aile ve sosyal çevre baskısıyla takıldığı bir gerçek.
Nitekim Cumhuriyet gazetesinin 26 Eylül tarihli haberine göre, Diyanet’in dergisinde yer alan bir makalede, tam da bu tartışmalar sürerken, türban dinin bir emri, yerine getirilmesi gereken bir zorunluluk olarak ele alınıyor. Diyanet İşleri Başkanlığı’nın karar ve danışma organı olan Din İşleri Yüksek Kurulu üyesi Prof. Dr. Hilmi Karslı bu makalesinde Müslümanların hayat şartları bahanesiyle İslami yaşam kurallarını yerine getirmediklerinin anlaşılır bir durum olmadığını belirtiyor. “…Ancak unutmamak gerekir ki bu din, sadece inanılmak ve hürmet gösterilmek için değil, emir ve yasaklarıyla amel edilmek için gelmiştir. … Bir toplumda dini sadece kabullenmekle yetinenlerin sayısı çoğalıyorsa bu, o toplumda dini hayatın çöküşe geçtiği anlamına gelir” tespitini yapıyor. Kısacası bu makaleden türban özgürlüğünden ziyade türban zorunluluğu anlayışı ortaya çıkıyor. Eğitim Bir Sen’in karma eğitim karşıtı demeçleri, Tayyip Erdoğan’ın da zorunlu din derslerini “gençler ateist, terörist, uyuşturucu bağımlısı mı olsun” düzleminde savunması, her fırsatta dindar nesil yetiştirmek gayesinde olduklarını söylemesi aynı anlayışın ifadeleridir.
Bugün okullarda türban serbestliği; diğer her şeyin yasak olarak kalmasıyla, imam-hatip okullarının muazzam artışıyla, sayıları artan seçmeli din dersleriyle ve bu derslerin zorunluluk haline getirilerek seçtirilmesiyle, eğitimde problemler diz boyu iken sadece bu alanlarda değişiklik yapılmasıyla ve iktidarın söylemleriyle ele alındığında, açılan bir özgürlük alanından çok dindar nesil projesinin zorlaması olarak karşımıza çıkıyor.