Başyazı: Dersimiz Soma
Tayyip Erdoğan, 1 Mayıs’ta işçi sınıfını Taksim’e sokmadı. İşçi sınıfı da 14 Mayıs’ta Tayyip Erdoğan’ı Soma’ya sokmadı! Erdoğan bir markete sığınmak zorunda kaldı. Korumaları aracının plakasını sökme telaşına kapıldı. Soma Türkiye cumhuriyetinin coğrafi sınırları içinde ama Tayyip Erdoğan Soma’da kendi kimliğini ilan edemeyen illegal başbakan durumuna düştü! Emekçi Soma, başbakanı istemedi. Başbakan da şov yapmak için gittiği Soma’dan arkasına bakmadan kaçtı!
Geçen yıl da 1 Mayıs’ta Taksim’e sokmamıştı bizi Tayyip Erdoğan. Sadece bir ay sonra kendi polisi giremiyordu Taksim’e. Geçen yılın rengi Gezi idi. Bu sene halkın cevabı Soma’da geldi. Soma başbakanı perişan etti. İnsan başka laf bulabilse, “ölüm bu işin fıtratında var” der mi? Bunu derken 1860’lı yılların İngiltere’sinden örnek verip ele güne rezil olur mu? Bu saçmalığı yaptıktan birkaç gün sonra yandaş basın sorumluluğu hükümetin üstünden kaydırmak için şirkete yüklenmeye başladı. Bu ne tutarsızlıktır! Üç gün önce “bu işin fıtratında var”, üç gün sonra şirketi yerden yere vur. Demek şirket böyle davranmasaydı katliam olmayacaktı. Demek işin fıtratı ölümü kaçınılmaz kılmıyor. Demek başbakan halka yalan söylemiş. Neresinden tutsanız lime lime dökülüyor!
Soma işçi sınıfının yeniden tarih sahnesine çıkışında bir kilometre taşı rolü oynayabilir. Kapitalist düzene cüzdanından bağlanmamış, vicdanının sesini bastırmayan halka muazzam bir acı ile birlikte çok önemli bir bilgi kaynağı olmuştur. Resmi rakamlarla 300’den fazla işçinin kapitalizmin kâr hırsına kurban gittiği açık bir şekilde görülmüştür. Tayyip Erdoğan hükümetinin işçi düşmanı politikaları ilk kez bu kadar berrak biçimde anlaşılmıştır. İşçi sendikalarının patronların ve hükümetin kontrolündeki bir kastın elinde içinin boşaltılmış olduğu gerçeği işçilerin bilincine çıkmıştır. Sınıf sorunu yeniden ve bütün ağırlığıyla toplumun gündeminin merkezine oturmuştur.
Soma madencisi bu büyük felaketin ardından kamulaştırma, taşeronun yasaklanması, işçi sağlığı ve iş güvenliğinin sağlanması, sendika yönetiminin istifası talepleriyle harekete geçmiştir. Sosyalistler bu taleplerin her birinin gerçekleşmesi için mücadele etmelidir. Soma madencisinin mücadelesinin bütün coğrafyalardaki maden işçilerinin talepleri haline gelmesi için mücadele etmelidir. Madencinin kavgasının sınıfın öteki katmanlarına yayılması için mücadele etmelidir. İşçi sınıfına bu sefaletten kurtulmanın yolunun sendikaları yeniden fethetmekten, patronlar sınıfı karşısında kendi sınıf bağımsızlığını kazanmasını sağlayacak bir proleter partisi inşa etmekten, AKP’yi ve Tayyip Erdoğan’ı devirmekten, patronlar sınıfını iktidardan düşürerek işçi sınıfı olarak iktidara yükselmekten geçtiğini anlatmalıdır.
300’ü aşkın Soma madencisinin anısı üç günlük yaslarla, ailelere bağlanan üç kuruşluk maaşlarla, yalanla dolanla onurlandırılmaz. İşçilerin sermayenin kâr açlığına yeniden ve yeniden kurban olmasını engelleyecek bir düzen kurmaktır görev. Bunun için Soma’yı unutmamalı, unutturmamalıyız.
Bu yazı, Gerçek gazetesinin Haziran 2014 tarihli 56. sayısının başyazısı olarak yayınlanmıştır.