Bir toplumsal sistem bunuyor!
ABD, 2016 seçimlerinde başa gelen Donald Trump döneminde bir kâbus yaşadı. Bu “serseri mayın faşisti” burjuvazinin politikalarını hallaç pamuğu gibi salladı, 2020 seçimlerini kaybedince çetelerinin ülkenin parlamentosu olan Kongre’yi basması sayesinde iktidarda kalmaya çalıştı. Buna karşı kapitalist düzenin savunucusu sözde demokrasi yanlıları bugünkü başkan Biden’ı desteklediler. Yalnızca işçi sınıfı sosyalistleri, Trump faşizmine karşı görevin tabandan işçi sınıfı örgütlenmesini örgütlemek ve siyasi bağımsızlığını savunmak olduğunu, Biden’ı desteklemenin orta vadede faşizmi güçlendireceğini ısrarla söylediler.
Biden 2021 başında iktidara geçince, uluslararası ticaret, göç, Çin düşmanlığı gibi çok önemli alanlarda Trump’ın politikalarını neredeyse olduğu gibi devraldı. Buna bir de Rusya düşmanlığını ekledi.
Ukrayna savaşı konusunda baştan itibaren ABD’nin ve NATO’nun tek amacının savaşı durdurmak, insani acıları dindirmek, Ukrayna’nın bağımsızlığını ve toprak bütünlüğünü korumak olduğu söylendi. Ama savaşın başlamasından bir ay sonra, Mart sonunda Avrupa seyahatinde Biden Polonya’nın Rusya sınırına giderek kışkırtıcı bir konuşma yaptı ve Putin için “bu adam iktidarda kalmamalı” dedi! Yani ABD’nin asıl amacının Rusya’da “rejim değişikliği” olduğunu, kendisine kölece bağlı bir yönetim istediğini itiraf etmiş oldu.
Bu, devlet politikası açısından bir skandaldı. Devlet kanalları hemen yadsıdı söylediklerini. Kullandığı cümlenin anlamı çok açık olduğu halde başka anlamlar yüklendi. Ama skandalı örtbas etmek zordu. Devletin başı, devletin resmî politikasının yalan olduğunu ifşa etmişti. Nezaketten kimse açıkça söyleyemedi ama Biden’ın bunama yaşadığı kuşkusu doğmuştu. Adam 78 yaşında seçilmişti. Seçildiğinde ABD tarihinin en yaşlı başkanı sıfatını haizdi. Bugün 80 yaşında. Bunamış olabilir. Ya da olmayabilir. Olmayabilir, zira Biden’dan bir ay sonra Ukrayna’yı ziyaret eden ABD Savunma Bakanı çok zinde bir yaşında ama ABD’nin Rus ordusunun belini kırmak istediğini açık açık söyledi!
Geçtiğimiz günlerde Biden bu sefer de Çin’le uğraşmak için Asya’nın doğusuna bir ziyaret yaptı. Gerçek sayfalarında daha önce teşhir edilmiş olan Çin’e karşı savaş ittifakı QUAD örgütünün dört üyesi (ABD, Avustralya, Japonya, Hindistan) bir toplantı düzenledi.
Biden işte bu gezide bir yeni skandal yarattı. Bir gazeteci, şayet Çin Tayvan’ı zora başvurarak geri almaya girişirse ABD’nin askerî müdahalede bulunup bulunmayacağını sordu. Biden’ın cevabı: “Taahhütümüz budur.”
Tayvan Çin’in has toprağıdır. 1949’da Çin sosyalist devrim yaşadığında emperyalizmin himayesinde ülkenin geri kalanından koparılmıştır. Bu yüzden Çin, Tayvan ve Hong Kong gibi bölgelere ilişkin haklı bir “tek Çin” politikası sürdürmekte, ama şimdilik tarihin temposunu zorlamamaktadır.
ABD devletinin 1970’li yıllarda Çin Halk Cumhuriyeti’ni tanımasından sonra Tayvan konusundaki politikası “stratejik belirsizlik” olmuştur. Yani Çin’e “sen Tayvan’a saldırırsan, belli olmaz ben de sana saldırabilirim” demek. Ama asla bu konuda Tayvan’a taahhüt vermemek. İşte Biden, aynen Ukrayna konusunda Rusya’yı kışkırttığı gibi bu politikanın dışına çıkarak şimdi de Tayvan’ı kışkırtmış, Çin’i provoke etmiştir!
Bunama mı? Olabilir. Ama olmayabilir de. Devlet yetkilileri yine derhal koşuşup durumu kurtarmaya çalıştılar. Yok şöyle yok böyle. Mırın kırın.
Bunayan Biden değildir. Bir tarihsel sistemdir. Kapitalizmdir. Artık insanlığın önünde muazzam bir engel haline gelmiş olan emperyalist-kapitalist sistem, 20. yüzyılı iki dünya savaşı ile kana boyadıktan sonra şimdi de 21. yüzyılı bir Üçüncü Dünya Savaşı tehlikesi ile karşı karşıya bırakmış bulunuyor. Bu sistem yıkılmadıkça, dünya sosyalist devrimi yeryüzünü insanlığın işçi ve emekçilerin iktidarı altında sınıfsız, sınırsız, sömürüsüz bir dünyaya taşımadıkça, Rosa Luxemburg’un “Ya sosyalizm ya barbarlık!” ikilemi geçerli kalacaktır.
Bu yazı Gerçek gazetesinin Haziran 2022 tarihli 153. sayısında yayınlanmıştır.
Bu yazıyı Podcast hesaplarımızdan dinlemek isterseniz aşağıdaki resme tıklayın.