Kızamık salgını büyüyor, Bakanlık seyrediyor
Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) verilerine göre Türkiye’de 2023 yılının ilk iki ayında 343, ilk dört ayında ise toplam 1.440 kızamık vakası görüldü. Bu, son yıllardaki (2019 yılından sonraki) en yüksek kızamık vaka sayısı. Kızamık, çocuklarda ölüme yol açabilen bir hastalık. Kızamık virüsünün çok bulaşıcı oluşu, Türkiye’nin aşılama oranlarının düşük oluşu ve Avrupa’daki vaka sayısının yarısının Türkiye’de olması göz önüne alındığında ciddi bir halk sağlığı sorunu ile karşı karşıyayız. Sağlık Bakanlığının bir an evvel kızamık salgınını önlemeye yönelik ciddi adımlar atması gerekiyor.
Kızamık, daha sık çocukluk çağında görülen, zatürreye, beyin iltihabına (ensefalit) ve hatta ölüme sebebiyet verebilen oldukça bulaşıcı bir hastalık. Yaklaşık altmış yıldır etkili ve koruyucu aşısı olmasına karşın hem ülkemizde hem de dünyada salgınlara neden olabilmekte. Çok bulaşıcı bir hastalık olduğu için korunmanın yolu aşılamadan geçiyor. Toplumun hemen hemen tamamı (en az %95’i) aşılandığı takdirde tek tük vakalar haricinde salgın boyutuna ulaşamıyor. Peki, 2010’da ülke içinde kızamık hastalığını artık tamamen sorun olmaktan çıkardığımızı düşünürken, salgınların patlak verdiği bir ülkeye nasıl dönüştük?
Korunmanın yolu aşı olduğuna göre aşılama oranlarına odaklanmak önemli. Kızamık aşısı 2 doz yapılan bir aşı. 2021 yılı verilerine göre 23 il birinci doz, 40 il ise ikinci doz kızamık aşılamasında toplum bağışıklığı hedefinin (%95’in) altında kalmış. Geçmişten beri Türkiye, aşılama oranları bölgeden bölgeye büyük eşitsizlikler gösteren bir ülke olmuştur. Bu nedenle geçmişte de Türkiye’de kızamık salgınları olurdu. Ancak geçmişte, 1980’lerden sonra ülke çapında yıldan yıla yaygınlaşan ve bölgesindeki nüfusa giderek daha fazla hakim olan Sağlık Ocakları’nın varlığı büyük bir avantajdı. Bugün bu avantajdan yoksunuz. Aile hekimliği sisteminde örneğin Edirne’de yaşayıp aile hekimliğine kaydınız Kars’ta olabilir.
Aşı oranlarının düşüşündeki diğer bir faktör, aşı reddi veya aşı tereddüdü. Gerçekliği olmayan bilgilere dayanarak her gün daha fazla sayıda aile, çocuklarına aşı yaptırmak istemiyor veya çekiniyor. Oysa kızamık aşısı 60 yıldır güvenle kullanılan etkin bir aşı. Aşılama yapılmadığı takdirde kızamık hastalığından her 20 çocuktan 1’i zatürre, her 1000 çocuktan 1’i beyin iltihabı olması beklenirken, ölüm beklentisi ise her 1000 çocuktan 1’i ila 3’üdür. Her ne kadar bakanlık kızamık verileri ile ilgili detaylı açıklama yapmasa da ilk dört ayda Türkiye’de görülen 1.440 vaka sayısını göz önüne alarak 70’ten fazla çocuğun zatürre olduğunu, bir çocuğun beyin iltihabı geçirdiğini ve en az bir çocuğun da öldüğünü tahmin edebiliriz. Ülke içinde görülen vakaların ezici çoğunluğunun ya aşısız ya da eksik aşılı kişilerde olması, bize tüm bu risklerden, aşılama ile korunmanın mümkün olabileceğini tekrar göstermektedir.
Kızamık salgınının sorumlusu olarak sıklıkla mülteciler gösteriliyor. Aşılaması olmayan veya eksik olan mülteciler hastalığı bulaştırabilir. Ancak ülke içindeki aşılama oranları yeterli oranda olduğu takdirde tekil vakaların ötesine geçemez, salgın düzeyine ulaşamaz. Ayrıca ülke içinde mültecilere yönelik aşılama başta olmak üzere planlı-programlı bir koruyucu sağlık politikası bulunmamaktadır. Dolayısıyla salgının ortaya çıkmasında bir suçlu varsa veya günah keçisi aranacaksa bu mülteciler değil ülkenin Sağlık Bakanlığıdır.
Türkiye’deki kızamık verilerine Sağlık Bakanlığından veya herhangi bir resmî merciden erişmek mümkün değil. Bakanlığın Dünya Sağlık Örgütü’ne (DSÖ) bildirdiği vaka sayıları üzerinden yorum yapabiliyoruz. Bu vakaların il dağılımları ve pek çok ayrıntı da mevcut değil. Oysa bilinen en bulaşıcı hastalıklardan biri olan, özellikle 1 yaşın altındaki çocuklarda ağır hastalık yapma ve öldürücülüğü yüksek olan böyle bir hastalık ile ilgili ailelere olayın ciddiyetini kavratmak ve aşılamaya teşvik etmek için mümkün olan her iletişim kanalı kullanılmalı ve tüm veriler toplumla paylaşılmalıydı.
Salgınla etkin mücadele için Sağlık Bakanlığının, sağlık merkezlerine yazı göndermek ve Sağlık Bakanı’nın Tweet atması dışında, vakit kaybetmeden somut adımlar atması gerekmektedir. Bu somut adımlar neler mi olmalı? Vaka görülen bölgelerdeki 9 ay-15 yaş arası çocuklar ve sağlık emekçileri aşılanmalı, şüpheli vakalar izole edilmeli, bu kişiler ile temas edenler karantinaya alınmalı, aile hekimliklerine sağlık emekçisi desteği verilmeli, başvuru beklenmemeli sahaya çıkılarak aşılamalar yapılmalı, mültecilere yönelik koruyucu sağlık hizmeti başta olmak üzere sağlık hizmeti planlanması yapılmalı, bakanlık elindeki tüm verileri toplumla paylaşmalı, toplum aşı konusunda teşvik edilmelidir.
Bu yazı Gerçek gazetesinin Temmuz 2023 tarihli 166. sayısında yayınlanmıştır.