AKP istibdadından ABD emperyalizmine kaçak elçilik binası kıyağı!
Hiçbirimiz gidip Gebze’deki Tatlıkuyu Vadi’nin tam ortasına ev dikebilir miyiz? İzmir’de Kültürpark’ın tam ortasına? Beşiktaş’taki Abbasağa Parkı’nın göbeğine?
Olmaz demeyin, AKP istibdadının reisi dikti! Hem de Ankara’da, bırakın park falan olmasını, kanunla halkın kullanımına bırakılmış, sit alanı statüsündeki Atatürk Orman Çiftliği (AOÇ) arazisine kocaman bir saray inşa etti. Bu sarayın inşası, memleketteki istibdad rejiminin inşasına koşut olması anlamında önemliydi. Hatta bu binanın, istibdadın simgesi halini aldığı dahi söylenebilir.
Ankara Mimarlar Odası kanuna aykırı işlem yapılan parseller için yüzlerce dava açtı. Ancak bunlardan çıkan kararlar sarayın inşasını durdurmadığı gibi, sarayın akıbeti tehlikeye girmesin diye bir ilke kararı (1700 sayılı) hazırlayıp çıkaran istibdad rejimi, bu yolla SİT alanları üzerine kamu binası inşaatlarını serbest bırakmaya (!) çalıştı. Neyse ki, şehircilik tarihine geçecek korkunçluktaki bu düzenlemenin yürütmesi geçtiğimiz Şubat ayında ilgili mahkeme tarafından durduruldu.
Özetle, halka ait alanları ele geçirmek isteyen istibdad rejimi ile halkın kent alanlarındaki çıkarlarını korumaya çabalayan Mimarlar Odası arasında çetin bir mücadele yaşanıyor. Mimarlar ve şehir plancıları daha önce de 2013’te Erdoğan Taksim Meydanı ve Gezi Parkı’nı betona gömmeye çalıştığında karşısına dikilmişlerdi. Erdoğan ve AKP halk isyanı ile o dönemde durdurulduktan sonra tüm AKP korosu Gezi döneminde Taksim Dayanışması’nın sekretaryasını üstlenen Mimarlar Odası (İstanbul Büyükkent Şubesi) ve Şehir Plancıları Odası’na (İstanbul Şubesi) "kökü dışarıda" ve "faiz lobisi" gibi ifadelerle saldırmaya başlamıştı. Yakın zamanda Gezi davasında cezaya çarptırılanlar arasında TMMOB Yönetim Kurulu üyesi Yüksek Mimar Mücella Yapıcı ve Şehir Plancıları Odası önceki dönem Başkanı Tayfun Karaman da bulunuyordu.
TMMOB’a kurgu iddianame, emperyalistlere peşkeş arazi!
Her konuda olduğu gibi burada da emekçi halkın çıkarlarına karşı savaş açmış bulunan istibdad rejiminin, odalara yönelik karalamaları, başka bir arazi meselesi vesilesi ile tamamen boşa düşmüş, Erdoğan’ın "Batı karşısında dik duran reis" imajının yaldızı bir kez daha kazınmış bulunuyor.
Konu, ABD Büyükelçiliği’ne Ankara’da verilen yeni arazi. Aynı Erdoğan’ın kaçak sarayı gibi bu arazi de halka ait AOÇ arazisinin bir parçasını oluştururken hülle yoluyla TOKİ’ye aktarılıyor ve oradan da ABD emperyalizmine satılıyor. Arazi üzerinde inşaat 2017’de başlıyor. İncirlik Üssü’ndeki ABD uçaklarının darbe girişimine katılan F-16’lara havada yakıt ikmali yapmasından sadece bir yıl sonra yani!
Odalar bu ihanete karşı harekete geçip projeye mimarî onay vermezken, ABD emperyalizmi Türkiye’de hukukun nasıl işlediğini çok iyi kavradığından açılan davalar sonucunda 2019’da verilen yürütmeyi durdurma kararını takmayarak inşaatı sürdürüyor ve geçtiğimiz ay binanın açılışını gerçekleştiriyor.
Kimin kökü dışarıda, kiminki içeride?
Tablo çok net. İstibdad rejimi, halka ait bir araziyi iç etmekle kalmamış, bu araziden bir parçayı da kendisinin sözde rakibi, gerçekte ise muhibbi olan ABD emperyalizmine peşkeş çekmiş bulunuyor. Memleketin hukuku istibdad ve emperyalistlerce el ele verilip ayaklar altına alınıyor. Kökü dışarıda olmakla suçlanan odalar, hepimize ait olan kent alanlarını korumaya çalışırken istibdadın saldırısına uğruyor.
Yerimiz, bu memlekette işçi sınıfı mücadeleye her atıldığında yanı başında durmuş, kökleri memleketin tarihinin derinliklerine kadar inen meslek örgütlerinin yanıdır. Elbette bunların içinde emperyalizm ile münasebete hayırhah bakan eğilimlere karşı savaş vermeyi ihmal etmeksizin. Ama istibdadın kökü saksıdadır. Elden ele gezer, kimin bahçesine koysanız orada açar. Halkımızın kentlerini geri kazanması, emperyalistlerin sadece elçiliklerinden değil, kendilerine peşkeş çekilen tüm arazilerden de sökülüp atılması, o saksı kırılmadan olanaklı değildir.
Bu yazı Gerçek gazetesinin Eylül 2022 tarihli sayısında yayınlanmıştır.