Kişiler değil mafya, çete, kontrgerilla düzeni değişmeli
Seçimlerin ardından yeni kabinede Süleyman Soylu İçişleri Bakanlığına tekrar atanmadı. Onun yerine İstanbul Valisi Ali Yerlikaya bakanlığa getirildi. Ardından da İçişleri Bakanlığı ve poliste Soylu’nun ekibine yönelik tasfiyeler başladı. Soylu’nun ekibi esas olarak 1996’da Susurluk skandalı ile kontrgerilla bağlantıları ortaya saçılan, suikaste uğrayan Uğur Mumcu’nun eşine bir tuğla çekersek tüm duvar yıkılır diyerek gözdağı veren, “bin operasyon yaptık” diyerek faili meçhul cinayetlerde oynadığı rolü övgüyle anlatan Mehmet Ağar’ın kadrosudur. Süleyman Soylu ile birlikte Mehmet Ağar da mafya şefi Sedat Peker’in ifşaat dizisinde uyuşturucu kaçakçılığından cinayete kadar ciddi suçlarla itham ediliyordu. Son seçimlerde Süleyman Soylu mecliste kızağa çekilirken, AKP milletvekili olan Mehmet Ağar’ın oğlu Tolga Ağar da liste dışı bırakılmıştı.
İktidar içindeki kavganın ortaya çıkardığı gerçek: Devlet mafya iç içe!
Ali Yerlikaya’nın yaptığı tasfiyeler ve kadrolaşma hareketi kişisel bir rekabetten ya da husumetten daha fazlasını ifade ediyor. Zira kadrolar değiştirilirken aynı zamanda mafya ve suç örgütlerine yönelik operasyonlar da hızlanmaya başladı. Her operasyonda eski bakan Süleyman Soylu’nun söz konusu gruplarla ilişkilerine dair pek çok haber ortalığa saçılıyor. Önce Sarallar grubuna operasyon yapıldı. Örgüte yönelik daha önce yapılan operasyonlarda İstanbul Emniyet Müdürü Muammer Aktaş’ın, Süleyman Soylu grubunun bilgi sızdırdığını ima ettiği ve bunun da devletin tepesinde ciddi bir gerilime neden olduğu söylenmekteydi. Soylu’nun İçişleri Bakanlığından ayrılmasının ardından ilk operasyonun da yine bu örgüte yapılması manidardı.
Daha sonra bir operasyon da Ayhan Bora Kaplan’ın liderliğini yaptığı suç örgütüne yapıldı. Kaplan, sansasyon yaratmak üzere çekildiği belli olan video görüntüleri eşliğinde yere yatırılıp kelepçelenerek gözaltına alındı. Ardından Ayhan Bora Kaplan’ın çete elemanlarıyla birlikte 15 Temmuz gecesi TRT önündeki silahlı fotoğrafları basını kapladı. Çete elemanları Soylu’nun kuzeni Sadık Soylu tarafından çağrılmıştı. Daha sonra Kaplan grubunun Soylu ile bağlantıları sayesinde adeta bir koruma zırhına bürünerek Ankara’yı haraca bağladığı iddiaları ortaya saçıldı. Tüm bunlar olurken Erdoğan’dan Soylu’ya sahip çıkan tek bir açıklama gelmiyor, AKP saflarında herkes adeta üç maymunu oynuyordu.
AKP cenahındaki suskunluğu bozan, Soylu’ya sahip çıkan Devlet Bahçeli oldu. Daha önce de pandemi döneminde Erdoğan’a karşı istifa resti çeken Soylu’ya yine Bahçeli sahip çıkmıştı. Yine Bahçeli ve Erdoğan özel bir görüşme yaptı. Ancak bu görüşmenin içeriği kamuoyu ile paylaşılmadı. Bahçeli’nin Soylu’nun ekibiyle birlikte bu ekibin içinde yer alan MHP’li kadroların da tasfiye edilmesinden rahatsızlık duyduğuna şüphe yok. Aynı zamanda Bahçeli’nin, cezaevinden çıkartmak için özel çaba sarf ettiği Alaattin Çakıcı ve hapisten çıkar çıkmaz kendisinin elini öpmeğe koşan Sedat Şahin gibi mafya şefleri aracılığı ile yer altı dünyasında bir hakimiyet kurma çabası içinde olduğu da herkesçe görülüyordu. Bu görüşmenin ardından Bahçeli’nin taviz koparıp koparamayacağı merak edilirken tam tersine Sedat Şahin’in yeğeni Mehmet Şahin’in lideri olduğu “Şahinler çetesi”ne yönelik yeni bir operasyon haberi daha geldi.
Temiz eller operasyonu yok: Hepsinin elleri kirli! Hepsinin elleri kanlı!
Tüm bunlara bakarak devletin yer altı dünyasına yönelik bir temiz eller operasyonuna giriştiğini söylemek fazlasıyla iyimserlik olur. Yaşanan, istibdadın kendi içindeki bir hizip kavgası niteliğindedir. Süleyman Soylu da en önemli mafya gruplarından Sedat Peker’in örgütüne operasyonlar yapmıştı. Sonra Peker’in ifşaat videoları gelmişti. Soylu’nun operasyonları suç örgütlerinin temizlenmesiyle değil başka grupların öne çıkarak kara paradan payını arttırmasıyla sonuçlandı. Şimdi de benzer bir sonucun doğması muhtemeldir. Ali Yerlikaya, Soylu döneminde İstanbul Valisi olarak görev yapmış, İstanbul’un işçisinin, emekçisinin, gencinin, kadınının karşısına istibdadın sopası olarak dikilmiştir. Şimdi de İçişleri Bakanı olarak istibdadın sopasını, Cumartesi Anneleri’nden ormanına deresine sahip çıkan köylülere kadar hak arayan herkesin başına indirmeye devam eden Ali Yerlikaya’yı övmenin hiçbir yeri ve gereği yoktur. Sorun kişiler değil, sistemdir.
Bugün kavga eder, yarın anlaşırlar olan yine emekçi halka olur
Ayrıca kavgaya olduğu kadar uzlaşmalara da bakmak gerekir. Mafya operasyonları yapılıyor ama aynı süreçte Hablemitoğlu cinayeti davasının üzeri kapatıldı. Sanıklar serbest bırakıldı, bir tanesi de hapishaneden firar ettirildi. Sinan Ateş cinayeti ile ilgili bir dönem fırtına koparanlar sus pus oldular. Sivas katliamı sanıkları için yeni bir zaman aşımı kararı daha, yine yakın zamanda geldi. Yani bir yandan kavga ederken diğer yandan birbirlerinin suçlarını örtbas etmekte ya da halka karşı işledikleri suçları aklamakta el ele verebiliyorlar.
Tuğla çekilsin! Duvar yıkılsın! Kontrgerilla lağvedilsin!
Unutulmamalıdır ki iktidar sahipleri kendi aralarında kavgaya tutuştuğunda, daha önce halktan gizlenen birçok bilgi ortaya çıkabilir. Geçmişte Susurluk skandalında bu oldu. Ergenekon sürecinde, 17-25 Aralık yolsuzluk soruşturmalarında, 15 Temmuz sonrasında ve nihayet Sedat Peker’in ifşalarında bunlar hep yaşandı. İtirafları, ifşaları yapanların muteber olup olmaması önemli değildir. Emekçi halk bu bilgilerin peşine düşüp, NATO eliyle kurulmuş, öncü işçilerin, mücadeleci sendikacıların, devrimcilerin, solcuların katili, 1 Mayıs 77’den Maraş’a, Çorum’dan Sivas’a katliamların organizatörü olan adlı adınca kontrgerillanın tasfiyesini talep etmelidir. Yani tuğla çekilmeli, duvar yıkılmalıdır.
Bu yazı Gerçek gazetesinin Ekim 2023 tarihli 169. sayısında yayınlanmıştır.