NATO’dan çık, NATO’yu yık!

NATO’dan çık, NATO’yu yık!

Bundan bir süre önce, Ukrayna’da yaşanmakta olan uluslararası krize ilişkin bir dizi yazı yazarak, krizin esas doğasını anlatmaya çalıştık. Okur bunları Gerçek gazetesinin sitesinde okuyabilir. Bu yazıda ise bütün bunların Türkiye için önemini anlatmaya çalışacağız.

Ama önce kısaca özetleyecek olursak, Ukrayna diye konuşulan meselenin aslında Ukrayna olmadığını vurgulamamız gerekir. Bu krizin esas özü ABD öncülüğündeki NATO’nun Sovyetler Birliği 30 yıl önce çökeli beri Rusya’yı kuşatmaya girişmesidir. Rusya bütün Doğu Avrupa’nın ve Balkanların NATO’ya dâhil edilmesine en son kapı komşusu Ukrayna dâhil edilince bağrına nükleer silah dayatıldığını görerek tepki veriyor. Esas mesele bu. İş böyle olunca, uluslararası işçi sınıfının çıkarları emperyalizmin savaş makinesi NATO’nun karşısında yer almayı, savaş çıkarsa emperyalizmin yenilgisi için mücadele etmesini gerektiriyor.

İyi güzel de, NATO bizim dışımızda bir güç değil ki! Türkiye bu yıl bu savaş aygıtına üyeliğinin 70. yıldönümünü yaşıyor. Amerikancı Menderes yönetiminin Türkiye’nin gençlerini Kore savaşında ölüme yollama karşılığında kapağı NATO’ya atma taktiği tuttuğundan bu yana, Türk Silahlı Kuvvetleri silah sistemlerinden eğitimine, ana üslerinden (en başta İncirlik ve Kürecik) generallerinin liyakat madalyalarına kadar Amerikan ordusunun stratejik yönelişine göre biçimlenmiş bulunuyor.

Bugün NATO Baltık ülkeleri ve Balkanlardan Ukrayna’ya silah sevk ediyor. İngiltere Ukrayna ordusuna askerî yardım yapıyor. ABD 8.500 askerini teyakkuza geçirdi. Mesele en ufak bir kıvılcımla Rusya-Ukrayna savaşının ötesine geçebilecek bir özellik gösteriyor. NATO ile Rusya savaşa girdiğinde bizim iktidar ve muhalefet partileri ne yapmayı düşünüyordur sizce?

Görebildiğimiz kadarıyla bu konunun konuşulan tek yanı Rusya-Ukrayna savaşının Erdoğan’ı zorda bırakacağı. Bunda hiç kuşku yok. Ama dünyada Erdoğan’ın lehine ve aleyhine olan gelişmeleri değerlendirmekten başka hiç mi iş yok? Rusya-Ukrayna savaşının, haydi bugün olmasın, seneye ya da üç yıl sonra yaşanacak bir ABD-Rusya savaşına dönüşmeyeceğini kim garanti edebilir? Böyle bir savaşın bir dünya savaşına dönüşebileceğini, ayrıca nükleer silahların kullanılmasını gündeme getirebileceğini hatırlatmaya gerek var mı?

Biz Türkiye işçi sınıfının böylesine büyük bir tehlike karşısında tavrını şimdiden belirlemesi ve emperyalizmin aklını başına toplayıp Rusya’nın bağrına dayadığı silahı çekmesini sağlamak için mücadele etmesi gerektiğini düşünüyoruz. Burada tarafsızlık, “aman savaşa hayır, çok insanın canı yanar” türü bir politika hiçbir işe yaramaz. Emperyalistlerin çıkardığı hangi savaş onların insani duygularına hitap ederek durdurulabildi bugüne kadar? Emperyalizm ancak başının belaya gireceğini görürse geri adım atar.

Sendikalar şimdiden NATO’yu uyarmalı: NATO savaş çıkarırsa Türkiye’den destek beklemeyin demeli. Silah veya asker sevk etmek istediğinizde işçi sınıfı olarak emperyalizmin savaş çabasının hizmetine girmeyeceğiz diyebilmeli. Sadece iktidara değil, emperyalist Batı “ne ederse iyi eder!” anlayışındaki muhalefete de “aklınızı başınıza toplayın, Rusya’nın hemen güneyindeki bir ülke olarak tek bir nükleer silahın patlaması bile ülkemizi cehenneme çevirebilir” demeli. Kimse Çernobil’i unutmasın! Ondan kat kat büyük patlamaların bu ülkeye ne yapacağını hesaplasın herkes.

İktidara “Montrö Antlaşması’nı ihlal etme” demeliyiz. Karadeniz’e tek bir emperyalist savaş gemisinin çıkmasına izin vermeyin! Hükümet NATO’ya açıkça deklare etmelidir: Savaşın sadece Rusya ile Ukrayna arasında olduğu bir aşamada bile “Türkiye’den hiçbir destek beklemeyin” demeli. “Tek bir asker yok” diyebilmeli, “İncirlik, Kürecik, Sinop, hiçbir üssü kullandırtmayız” demeli. Ukrayna’ya zaten satılmış olan SİHA’ların dışında bırakın silahı, bir telsiz bile vermemeli!

Alınması gereken tavrın başka somut yanlarını tek bir yazının sınırlarına sığdırmak mümkün değil. Esas olan şu: Türkiye işçi sınıfının örgütlerinin siyasetin dışında kalmasının sakıncaları artık çıplak olarak ortada. NATO’ya kadermiş gibi bakmak, asker yaşındaki gençlerimizi, yani işçi ve köylü gençlerini, aslında bütün halkı, hatta memleketi göre göre felakete sürüklemeye ses çıkarmamak demektir. İşçi sınıfı NATO’dan çıkmayı ve böylece bir kanadını kırarak onu zayıflatmayı somut bir hedef olarak önüne koymalıdır.

Ama NATO’yu zayıflatmak yetmez. NATO Afgan halkını 20 yıl boyunca katletti. Yarın başka ülkelerde de aynı şeyi yapmaktan kaçınmayacaktır. Öyleyse, NATO üyesi olan bütün ülkelerin işçileri birleşerek enternasyonalist bir tavırla NATO’yu içinden çökertmek için de kolları sıvamalıdır.

Onlar bölgemiz halklarının ve Türkiye’nin tepesine nükleer silahla inmeden işçi sınıfı yumruğunu vurup NATO’nın yıldızını parçalamalıdır!

 

Bu yazı Gerçek gazetesinin Şubat 2022 tarihli 149. sayısında yayınlanmıştır. 

Yazıyı Gerçek'in podcast hesaplarından dinlemek için resmin üzerine tıklayın. 

Sungur Savran Şubat 2022 Podcast