Hürriyet Devrimi’nin 111., Erzurum Kongresi’nin 100. Yılında bu topraklarda devrimin dününü, bugününü, yarınını tartıştık
Modern Türkiye 1908 ve 1918-1923’te gerçekleşen ve birbirinin pek çok yönden devamı olan iki devrimle kuruldu. Bu yıl Hürriyet Devrimi’nin (1908) 111. Yılı, İkinci Türkiye devriminin ve Milli Mücadele’nin dönüm noktalarından biri olan Erzurum Kongresi’nin de 100. Yılına denk geliyor. Devrimci İşçi Partisi olarak bu iki devrimi de daha yakından incelemek için yaptığımız parti içi eğitim çalışmalarını Ankara ve İstanbul’da Genel Başkanımız Sungur Savran’ın konuşmacı olduğu “İstibdada karşı hürriyet, hürriyet için devrim!” başlıklı iki seminerle sürdürdük.
Resmi ve gayri resmi ideolojiye karşı Marksizm
Sungur Savran bu seminerlerde hem Kemalist resmi ideoloji ile hem de liberalizmin gayri resmi ideolojisiyle hesaplaştı. Kemalizm ile sol liberalizmin ayrı uçlardan yola çıkıp 20. Yüzyılın başında bu toprakları sarsan iki büyük devrimci süreci nasıl gözlerden sakladığını ortaya koydu. Kemalizm ve resmi ideoloji Mustafa Kemal’in rolünü büyüterek, yaşanan her şeyi tek bir kişinin iradesinin eseri gibi yansıtarak neredeyse devrimi görünmez hale getiriyor. Gayri resmi ideoloji haline gelmiş olan liberal ve post-modern görüşler ise bu iki devrimi hepten inkâr ediyor. Sungur Savran, Marksist bir perspektifle ve sınıfsal bir analizle 1908 ve 1918-1923 süreçlerini iki burjuva devrimi olarak ortaya koydu. Bu devrimlerin başarılarını ve sınırlarını tartıştı. Tüm bunları bugün bu devrimlerin yarıda bıraktığı her şeyi ve kapitalist bir toplumu inşa ederek yaratmış olduğu yeni sorunları, her türlü kapitalist sömürü ilişkisini ortadan kaldırmak için mücadele eden proleter devrimcilerinin bakış açısıyla değerlendirdi.
Biz olsak ne yapardık?
Sungur Savran, seminer boyunca tüm katılımcılara, “biz komünistler olarak, o yıllarda olsak ve bu koşullarla karşılaşsak ne yapardık diye düşünmelerini” önerdi. Mustafa Suphi ve yoldaşlarının mücadelesini, Bolşeviklerin Milli Mücadele’ye desteğini, Anadolu’dan çıkan çok çeşitli hareketlerin Bolşevizme nasıl yaklaştığını bu perspektif içinde tartıştı. Milli Mücadele’nin başarısında Sovyetlerin rolünü ve ikinci Türkiye devriminin Ekim Devrimi’nin başlattığı dünya devriminin bir parçası olarak görülmesi gerektiğini belirten Sungur Savran, Türkiye devrimi ile eş zamanlı olan Mısır ve Irak gibi devrimleri görmezden gelmenin devrimciler için kabul edilemeyeceğini özellikle vurguladı. Liberalizmin ve post-modernizmin hegemonyası altında bu dönemi küçümseyen, tartışmayan adeta yok kabul eden solun geniş kesimlerini eleştirerek, Türkiye’yi kuran iki devrimi tartışmaktan imtina edenlerin ayaklarını bu topraklara basmadığını ve bu şekilde geleceğin devrimini muzaffer kılmanın mümkün olmadığını anlattı.
Türkiye devrimi sosyalist bir devrim olacaktır
Devrimci İşçi Partisi olarak Türkiye devrimini geçmişini, bugününü ve geleceğini devrimci Marksist bir perspektifle tartışmaya ve militanlarımızı eğitmeye devam edeceğiz. Bu eğitimler ve tartışmalar Türkiye’nin emekçi halkına hayati sorunlarını çözmek için devrimci politikalar öneren partimiz için elzemdir. Çünkü biz çözüm olarak bu topraklarda hiç yapılmamış ve hiç olmamış bir yöntemi önermiyoruz. Emekçi halkı sefaletten kurtaracak, emperyalist zincirleri kıracak ve istibdadı yenerek hürriyeti kazanacak yöntem bugün de yine devrimdir. Ancak tabii ki, artık ilerici barutunu tümüyle yitirmiş olan burjuvaziyle birlikte atılacak tek bir ileri adım dahi kalmamıştır. Gelecek ulusu kendi önderliğinde buluşturarak burjuvaziyi yenecek olan proletaryanın devrimiyle kurulacaktır. Üçüncü Türkiye devrimi mutlaka dünya devriminin bir parçası ve sosyalist bir devrim olacaktır.