Gergerlioğlu’na hapis HDP’ye kapatılma yolu açıldı: Zincirli meclis ve bağımlı yargı eliyle siyasi tasfiye!
TBMM’de HDP Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu’nun milletvekilliğinin düşürülmesiyle aynı saatlerde Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Bekir Şahin, HDP’nin kapatılması istemiyle Anayasa Mahkemesi’ne dava açtı. Gergerlioğlu, Anayasa Mahkemesi’ne yaptığı başvuru sonuçlanıncaya kadar mecliste oturma eylemi yapacağını açıkladı.
Gergerlioğlu hakkında, attığı bir tivit dolayısıyla “terör propagandası” suçlamasıyla 2 yıl 6 aylık hapis cezası verilmişti. Meclis başkanlığı bu tür durumlarda teamül haline gelen uygulamanın aksine Gergerlioğlu ile ilgili kararın okunmasını (karar okunduğunda milletvekilliği düşmektedir) yasama döneminin sonuna ertelemedi. Ayrıca Enis Berberoğlu (onun da milletvekilliği benzer şekilde düşürülmüştü) Anayasa Mahkemesi (AYM) kararı ile yeniden milletvekilliğine daha yeni dönmüşken, Gergerlioğlu’nun AYM’ye yaptığı başvurunun sonuçlanması da beklenmedi. HDP’ye açılan kapatma davasının ise bir süredir MHP tarafından yargıya ısmarlandığı, hatta MHP’nin tehditvari söylemlerle Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’na, davayı açması için süre tahdidi koyduğu da bilinmekte.
Bu girişimler istibdadın HDP’yi cebren ve hile ile siyasetin dışına atma eylemlerinin son perdesini oluşturuyor. İki eş başkanı (Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ) hapiste tutulan HDP için Gergerlioğlu, Musa Farisoğulları ve Leyla Güven’in ardından son dönemde milletvekilliği düşürülen üçüncü kişi oldu. Ayrıca yerel seçimlerde HDP 65 belediye kazanmış, (3’ü büyükşehir 5’i il) birbiri ardına atanan kayyımların sonucunda HDP yönetiminde sadece 6 ilçe ve belde belediyesi kalmıştı.
Ülkeyi sürüklediği ekonomik ve siyasi krizlerle sarsılan ve güç kaybeden istibdad rejiminin, emekçi halkın bağrından yükselecek bir hürriyet mücadelesinden ödü kopuyor. Bu yüzden müstebit rejim, baskılara ve keyfî yönetime karşı en meşru tepkileri dahi “terörizm” suçlamasıyla sindirmekten başka bir çıkış yolu bulamıyor. Gergerlioğlu da insan hakları ihlalleri başta olmak, bir dizi meşru talebi dile getiren, ve geniş kesimler tarafından destek ve kabul gören bir isim olarak hedef alındı. HDP ise terör ya da terörizm yüzünden değil, 2015’te AKP’nin meclis çoğunluğunu kaybetmesinde, son yerel seçimlerde ise AKP’nin İstanbul başta olmak üzere bir dizi belediyeyi yitirmesinde oynadığı rol dolayısıyla hedef tahtasında. Bu bağlamda istibdadın çabası sadece HDP’nin kapatılmasına yönelik değil, HDP’nin içinden daha muhafazakâr, Barzanici çizgiye yakın ve Erdoğan’la iş birliğine daha yatkın bir parti çıkartmak için de yoğun girişimler söz konusu.
Tüm bu gelişmeler Erdoğan tarafından daha yeni açıklanmış olan İnsan Hakları Eylem Planı’nın özellikle Avrupa emperyalizmine yönelik bir rüşveti kelam olduğunu da açıkça göstermiş oldu. İktidarın söylem ve eylemlerinden, Avrupa Birliği’nden yükselen ve artacağı anlaşılan eleştirileri Türkiye’yi Avrupa sermayesine ucuz işçi cenneti olarak pazarlayarak savuşturmayı düşündüğü anlaşılıyor. Bu planın adı da ekonomide reform! Daha önce defalarca denenmiş ve sonuç alınmış bir yoldur bu. Zira Avrupa Birliği her zaman kârı insan hakkının önünde tutmuş bir emperyalist odaktır. Ve bir kez daha Kürt halkının haklarına ve siyasi iradesine yapılan saldırı işçi sınıfının ezilmesi, sömürülmesi ve haklarının tırpanlanmasıyla ele ele yürümektedir.
Neredeyse eş zamanlı olarak gerçekleşen eylemlerle iktidar, hem yasamanın hem de yargının tamamen kendi elinde olduğunu, iktidarın bir uzantısına dönüşmüş olduğunu göstermiş oldu. Belki de bu bir güç gösterisi olarak özellikle böyle planlandı. Çünkü istibdad rejimi özellikle ekonomik kriz dolayısıyla gün geçtikçe güç ve güven kaybediyor. Bu durum yarı askeri nitelikteki rejimin iç çelişki ve çatışmalarını da derinleştirmekte. HDP’ye ve Kürt hareketine saldırmak, emekçi halkın ekmek ve hürriyet taleplerini “terör” demagojisiyle boğmak için olduğu kadar kendi iç çelişkilerini örtmek için de öteden beri kullandıkları bir yöntem. Bu gerçek bize emekçi halkın hangi yoldan gitmesi gerektiğini de gösteriyor. İşçilerin birliği mutlaka halkların kardeşliği ile güçlendirilmeli, şovenizmin karşısına enternasyonalizmle çıkılmalıdır!