Dünya kazan devrim kepçe // Ekim
Volkswagen’de “kral çıplak”!
Önce Volkswagen’in, ardından bir dizi başka otomotiv şirketinin dizel motorlarında egzoz gazı salımı ölçümleri için sahtekârlık yaratan bir yazılım geliştirmiş olduğu ortaya çıktı. Bu durumda on milyonlarca otomobilde standartlara uyulmamış oluyor! Bunun ne kadar öğretici olduğunu belirtmeye gerek var mı? Hızla sayalım: Birincisi, kapitalizmdoğanın düşmanıdır. İkincisi, daima sahtekârlık yaptığı zaten bilinen küçük sermayeden farklı olarak kapitalist büyük şirketlere atfedilen "dürüst çalışır" imajı iflas etmiştir. Üçüncüsü, “Bizde alaturka kapitalizm var, gelişmiş ülkelerde her şey düzgün yürür” efsanesi çürümüştür. Dördüncüsü, Yunanlara “Onlar devlet borçlarını saklamışlar, işte böyle sahtekârlar” diyen Almanların kendilerinin nasıl sahtekâr olduğu ortaya çıktı. Beşincisi, Volkswagen gibi dev bir şirket (dünya piyasasında birinciliği Toyota’dan almak için mücadele ediyordu) batabilir bile. On binlerce işçi için çok zor bir dönem başlıyor. Altıncısı, öteki büyük otomotiv şirketlerinde de sahtekârlığın ilk belirtilerinin ortaya çıkmasıyla birlikte zaten baş aşağı gitmekte olan dünya ekonomisine yeni bir darbe vurulacaktır. Kapitalizm sadece sınıf mücadeleleri ile değil kendi çelişkilerinin basıncı altında da kıvranıyor.
Yunanistan’da Çipras kazandı, halk kaybetti
Temmuz ayında Yunan halkının referandumda kemer sıkmaya yüzde 62 oranında hayır demesine rağmen AB’nin dayattığı kemer sıkma programını (Üçüncü Memorandum’u) kabul eden başbakan Çipras, partisi Syriza içindeki isyana baskın seçimle çözüm buldu. 20 Eylül seçimleri neredeyse 25 Ocak seçimlerinin karbon kopyası gibi sonuçlar verdi. Syriza yine milliyetçi sağcı Anel ile koalisyon hükümeti kurdu. Ama arada bir fark var: 25 Ocak sonrasında AB emperyalist burjuvazisine karşı zafer kazanmış bir halk vardı, 20 Eylül sonrasında ise yenilgiye uğramış bir halk. Şimdi gözler Üçüncü Memorandum’un işçi sınıfı ve halk düşmanı önlemleri uygulandıkça halkın saflarından gelecek politik dirence çevrilmeli.
Katalonya İspanya’yı sarsıyor
Avrupa Birliği her yerinden sarsılıyor. İspanya Aralık ayında genel seçimlerde sağcı hükümeti kovmaya hazırlanırken, ülkenin ana özerk bölgelerinden Katalonya’da bağımsızlık yanlısı hareket güç kazanıyor. 27 Eylül’de yapılan bölge seçimlerinde bağımsızlık yanlısı ana liste yüzde 40, sol koalisyon CUP ise yüzde 8 aldı. Buna, Syriza’nın İspanya’daki kardeş partisi Podemos’un da içinde yer aldığı bir başka koalisyonun yüzde 9’unun bir kısmını da eklemek gerekiyor. Bağımsızlık yanlıları Katalonya parlamentosundaki 135 sandalyeden 72’sini de elde ederek hükümet kurmaya hak kazandılar. Bundan sonrası patlamalı bir süreç. Bağımsızlık yanlıları seçime 18 ay içinde bağımsızlık ilanı vaadiyle girdiler. Bağımsızlık cephesinde yer alan CUP aynı zamanda işçi sınıf merkezli, dış borca, AB’ye ve avroya hayır diyen bir hareket. Yani Podemos’tan daha solda. Katalonya İspanya’nın zayıf karnı olacak gibi görünüyor.
Japonya tırnaklarını törpülüyor
Japonya İkinci Dünya Savaşı’ndan bu yana, Anayasası’ndaki özel hükümler dolayısıyla ülke dışında askeri operasyon yapma hakkına sahip değildi. Son yıllarda, ABD başta olmak üzere emperyalizmin Çin’i kuşatma ve yalıtma politikasıyla uyumlu biçimde Japon milliyetçiliğini hortlatmaya girişen Başbakan Şinzo Abe, meclisten istediği yasa değişikliğini geçirdi. İkinci Dünya Savaşı’nda Nazilerin Avrupa’da uyguladığı mezalimin benzerini Asya’da uygulamış olan Japonya böylece yeniden saldırgan bir emperyalist politika izleyebilecek duruma gelmiş bulunuyor. Bunu şöyle görmek mümkün: ABD emperyalizmi yıllardır bağlamış olduğu saldırgan Japon emperyalizmi köpeğini Çin’in üzerine salmış bulunuyor!
Fed madara oldu!
Amerika Birleşik Devletleri Merkez Bankası sistemi Federal Reserve (yaygın kısa adıyla Fed) 2008’den sonra sıfır civarında bir faiz haddi ile kibarca “miktar genişlemesi” adı verilen karşılıksız para basma politikası uyguluyordu. Bundan neredeyse iki yıl önce para basmaktan tedrici olarak vazgeçeceğini ve bir süre sonra faiz haddini de yükselteceğini açıklamıştı. İlki gerçekleştirildi. Geçtiğimiz bahar aylarında sıra faiz artırımına gelmişti. Kapitalist düzen hayranları, “Gördünüz mü, Amerika kendini yine kurtardı” diye zil takıp oynamaya başlamıştı. Oysa faiz haddinin arttırılmasının ABD ekonomisinin sağlıklı bir büyüme patikasına oturmasıyla ilgisi yoktu. Bu kadar düşük faiz, para arzının genişlemesine yol açıyor, borsaları tehlikeli biçimde yükseltiyor, yeniden bir balon patlamasını olası hale getiriyordu. Fed bu tehlike gerçekleşmeden bu şişkinliği sarsıntısız biçimde söndürmek istiyordu. Ama bunu bile yapamadı! 2015 yılı boyunca devamlı Eylül ayında faiz artırımı olacak diye beklendi. Ama Eylül geldi ve… Fed pas geçti. Neden? Çünkü Çin’in büyümesindeki ciddi yavaşlama, borsasının tepetaklak düşüşü, bunun başta Brezilya ve Endonezya gibi Çin’e hammadde ihracıyla yüksek büyüme hızı yakalamış ülkeleri çökertmesi, petrol fiyatlarındaki düşüşün petrol üreticisi ülkeleri içine sürdüğü güçlükler, bütün bunlar dünya ekonomisini o kadar kırılgan kılıyordu ki, faiz artırımı bütün yapıyı nefessiz bırakabilirdi. Fed artırım yapacak diye kapitalizm övgüsü yapanlar, ne oldu, sesiniz pek çıkmıyor! Depresyonun yedinci yılı doldu, faizler hâlâ sıfır!
Bu yazı Gerçek Gazetesi'nin Ekim 2015 tarihli 72. sayısında yayınlanmıştır. .