Ege'nin karşı yakasında devrimci Marksizmin sesi: EEK-OEN Eğitim Kampı başladı
Dördüncü Enternasyonal'in Yeniden Kuruluşu Koordinasyonu'nun Yunanistan seksiyonu, kardeş partimiz EEK (Devrimci İşçi Partisi) ve EEK'in gençlik örgütü OEN (Devrimci Gençlik Örgütü) tarafından düzenlenen eğitim kampı 21 Temmuz'da Atina yakın bir yerde, Evia-Eretria'da başladı.
Kampın ilk günü, komitelerin oluşturulması, kamp alanının hazırlanması, çadırların kurulmasının ardından EEK'in genel sekreteri Savas Mihail-Matsas'ın kısa bir konuşma yaptığı bir açılış etkinliği düzenlendi. Savvas yoldaş, kampın emperyalizm, savaş ve devrim konuları üzerinde yoğunlaşacak olmasının içinden geçtiğimiz dönemin koşulları düşünüldüğünde ne kadar önemli olduğunu belirtti. Türkiye'deki darbe girişimi ve sonrasında yaşanan gelişmeler ışığında DİP'in katılımına özel bir vurgu yaptı.
Emperyalizm, savaş ve devrim
İkinci günün "Emperyalizm, savaş ve devrim" başlığını taşıyan ilk oturumunda Savas Mihail-Matsas emperyalizm karşısında devrimci Marksistlerin pozisyonu üzerine bir sunum gerçekleştirdi. Savas konuşmasına EEK'in geçen sene düzenlediği eğitim kampının Syriza'nın işçi sınıfına ihaneti sürecine denk geldiğini, bu sene ise kampın dünyanın ve Yunanistan'ın çok daha farklı bir süreçten geçtiği bir dönemde düzenlendiğini söyleyerek başladı. Ortadoğu'nun krizi karşısında Avrupa Birliği'nin, emperyalistlerin hiçbir çözüm üretemediğini ortaya koyan yoldaşımız, bu krizin Avrupa'da da savaş tehlikesi doğurduğunu söyledi. Rusya ve Batı emperyalizmi arasındaki çelişkiden de bahsederek, Sovyetler Birliği'nin ve doğu bloğunun çöküşünün ardından, emperyalizmin bölgeye egemen olma çabalarının Rusya ile arasındaki krizi doğurduğunu belirtti. Rusya'yı emperyalist olarak tanımlayan ve bu yüzden Rusya ve batı emperyalizmi karşı karşıya geldiğinde tarafsız kalmak gerektiğini savunan sosyalistlerin büyük bir yanılgı içerisinde olduğunu savundu. Bu bağlamda devrimci Marksistlerin Ukrayna'da benimsemeleri gereken tavrı açıklayan yoldaşımız, Maidan hareketinin gerici karakterini ortaya koydu.
Ardından Savas yoldaş emperyalizmin yarattığı barbarlığın ve savaş tehdidinin yalnızca Ortadoğu ve Ukrayna ile sınırlı olmadığını, bütün dünya için benzer bir tehlike doğurduğunu söyledi. Buna somut birer örnek olarak Avrupa'da gerçekleşen DAİŞ saldırılarını, savaştan kaçarak çok zor koşullarda Yunanistan'a varmaya çalışan mültecileri ve Türkiye'nin bütünüyle Suriyeleştirilmesi sürecini öne sürdü. Ardından sözü Türkiye'den gelen DİP militanlarına bıraktı.
Yenilen darbe, Türkiye'nin Suriyeleştirilmesinde yeni bir evre
İlk söz alan yoldaşımız Türkiye'nin içinden geçtiği sürece dair kapsamlı bir sunum yaptı. AKP'nin ve Erdoğan'ın, başlangıçta darbenin ordu içerisindeki küçük bir azınlık tarafından organize edildiğini söylemelerine rağmen bunun gerçeği yansıtmadığını ifade etti. Ordu ve AKP-Erdoğan arasındaki çelişkinin çok daha derin, ordu içerisinde Erdoğan karşıtlığının ise çok daha yaygın olduğunun yeni bilgilerle birlikte ortaya çıktığını söyledi. 7 Haziran'dan sonra 20 Temmuz Suruç, 10 Ekim Ankara bombalarıyla başlayan ve devam eden Türkiye'nin Suriyeleştirilmesi sürecinin farklı silahlı kampların karşı karşıya gelmesi, AKP milislerinin DAİŞ'in kafa kesmesine benzer bir vahşeti uygulaması ve Suriye'nin iç savaşına benzer bir iç savaşın 24 saatliğine de olsa yaşanmış olması nedeniyle yeni bir evreye ulaştığını ifade etti. Darbenin yenilgisinin bir demokrasi zaferi olmadığı, OHAL ilanı ile birlikte bunun tescillendiğini belirtti. OHAL gerekçesiyle yapılan ilk kısıtlamalardan birinin Avcılar işçilerinin direniş çadırını kurmasını engellemek olduğunu söyledi. Darbeye karşı da Erdoğan'ın artan istibdad rejimine karşı da tek çıkış yolunun burjuvazinin iç savaşında farklı kampların arkasına dizilmeden işçi sınıfının bağımsız politikasını ve örgütlenmesini yükseltmekten geçtiğini ifade etti.
Ardından söz alan yoldaşımız ise Savas yoldaşın emperyalizm ve dünya durumu üzerine konuşması ile Türkiye'nin içinden geçtiği süreci birleştirerek bazı ek noktalara vurgu yaptı. DİP'in 2015'te düzenlenen III. Kongresi'nde dünya durumu üzerine alınan kararın başlığının "Kriz, devrim, faşizm" olduğunu hatırlatarak Savas yoldaşın konuşmasında verdiği güncel örneklerle bu tespitin hâlâ geçerliliğini koruduğunu vurguladı. III. Kongre'den sonra bu yıl Şubat ayının sonunda I. Olağanüstü Kongre'nin özel olarak savaş gündemiyle toplandığını ve bu kongrenin "Savaşa karşı savaş! Dünya savaşını devrimci sınıf savaşına çevirelim!" şiarıyla dünya soluna bir çağrı yaptığını söyledi. Bu çağrıyla birlikte bugün güncel olarak özellikle Ortadoğu'da anti-emperyalizm bayrağını yükseltmenin gereğini vurguladı ve DAİŞ tehdidinin, barbarlığın asıl kaynağının emperyalizm olduğunu hiçbir zaman unutturmaması gerektiğini belirtti. Türkiye'de de dünyada da işçi sınıfını odağına alan, anti-emperyalist ve enternasyonalist bir mücadelenin tek çıkış yol olduğunu söyledi.
Konuşmaların ardından oturumun ilk bölümü "Türkiye'de, Suriye'de, Yunanistan'da çözüm işçi iktidarı!" sloganlarıyla sona erdi.
Akşam saatlerinde gerçekleştirilen ikinci bölümde Savas yoldaş söze kaldığı yerden devam ederek, emperyalizmin ne olduğunu, hangi ülkelerin emperyalist olduğunu iyi tahlil etmemizin emperyalizmden kurtuluş için öneminden bahsetti. 19. yüzyılın sonlarından itibaren kapitalizmin geçtiği tarihsel süreçleri açıklayan yoldaşımız, emperyalizm üzerine geliştirilen teoriler arasında yalnızca Lenin'in emperyalizmin kapitalizmin dünyaya yayılmak için bir yönelişi olduğunu ve kapitalizmin artık son aşamasına gelerek çürümekte olduğunu ortaya koyduğunu söyledi. Bütün dünyayı büyük bir barbarlığa sürükleyen paylaşım savaşlarını kavrayabilmek ve hâlâ var olan bu tehlikeye karşı mücadele edebilmek için, bütün devrimci Marksistlerin Lenin'in teorisini çok iyi kavramaları gerektiğini vurguladı. Marx'ın Kapital'i kapitalizmin kendisinden önceki sistemler gibi geçici olduğunu ve mutlaka yıkılacağını kanıtlamak için yazdığını hatırlatan yoldaşımız, bunun kendi kendine gerçekleşmeyeceğini ve kapitalizme ve emperyalizme karşı mücadele etmek gerektiğini söyleyerek sözlerini bitirdi. Dinleyicilerin sordukları sorular ve yaptıkları katkılar ile oturum sona erdi. Akşam oturumunun ardından kamp programı atölyelerle devam etti.
Kampın üçüncü günü Brexit'in anlamı ve AB emperyalizmi üzerine seminerler ve ardından küçük gruplar halinde derinlemesine tartışmalarla devam ediyor.