Metal işçisi grev kozunu kullanıyor!
Metal işkolunda Mart ayından itibaren grev rüzgârı esiyor.
Birleşik Metal-İş sendikası ile işveren sendikası MESS arasında yürütülen 2010-2012 metal işkolu grup toplu iş sözleşmelerinde uyuşmazlık yaşanması üzerine sendika grev kararı aldı. Artık sefalet ücretine boyun eğmemekte kararlı olan metal işçileri, sermayeye karşı en büyük silahını, grevi gündeme getirdi.
Grev ilk olarak 22 Mart’ta Eskişehir Doruk işyerinde başladı. Ardından 24 Mart’ta Kocaeli Standard Depo işçileri greve çıktı. Standard Depo’da grevin 6. gününde, Doruk’ta ise grevin 11. gününde işçilerin taleplerinin kabul edilmesiyle grev sona erdi. Bekaert ve Areva işyerlerinde ise grev başlamadan anlaşma sağlandı. MESS’e bağlı olan bu işverenlerle tek tek yapılan anlaşmaların toplu iş sözleşmesine nasıl yansıyacağını ise zaman gösterecek.
Birleşik Metal-İş tarafından yapılan açıklamaya göre, işverenlerle varılan anlaşmalar, daha önce Türk Metal sendikasının MESS ile yaptığı anlaşmanın çok daha üstünde haklar içeriyor. Bu durum tabii ki Türk Metal sendikasının tabanındaki işçileri de etkileyecek, onları sendikalarını sorgulamaya itecektir. Bundan çekinen patron yanlısı bu sendika da, çeşitli baskılarla hem kendi üyelerini hem de Birleşik Metal-İş üyelerini sindirmeye çalışıyor. Örneğin Gebze Çayırova’da Çel-Mer Çelik’te, Bursa’da Asil Çelik’te bu tür saldırılar devam ediyor. Dolayısıyla Birleşik Metal-İş’in bir yandan grev silahını etkili bir şekilde kullanmaya devam ederken bir yandan da yandaş sendikanın saldırılarına karşı ciddi önlemler alması gerekiyor.
Gazetemizin yayına hazırlandığı sırada başka işyerleri için de grev tarihleri resmi olarak açıklanmış durumda. Grev sözcüğünün telaffuzu bile patronların dizlerini titretmeye yetiyor. Hatta sadece metal sektöründeki değil, diğer sektörlerdeki patronları da korkutuyor. Çünkü grev yapan işçinin değeri ortaya çıkıyor. Çünkü gerçekte işçiye ekmek veren patron değil, aksine patrona lüks bir hayat sağlayan işçinin ta kendisi. Ve işçi, o ekmekten çok daha fazlasını hak ediyor. İşte bu gerçek, fabrikanın işçinin işgücünden mahrum kalmasıyla gün yüzüne çıkıyor. İşçi sınıfı kendi gücünün farkına varıyor, kendine güveni tazeleniyor. Kârından daha fazla mahrum kalmak istemeyen patrona ise sadece işçilerin taleplerini kabul etmek düşüyor.
Metal işçilerinin bu grev sürecinden başarıyla çıkması, bütün işyerlerinde taleplerini işverene kabul ettirmesi, Türkiye işçi sınıfı için büyük bir önem taşıyor. Yeni çıkan ve gündemde olan yasalarla işçilerin haklarının daha da geriye götürülmesi hedefleniyor. Bu saldırıların karşısında ancak bu şekilde etkili silahlarla durulabilir. Metal işçisinin başarısı, Türkiye işçi sınıfına, mücadeleyle kazanım elde edilebileceğini tekrar hatırlatacaktır. Sahte sendikasına ve patronun dayatmasına boyun eğmeyen, direnen, mücadele eden işçiler sonunda kazanacaktır.