Almanya’da Kasım devriminin 100. Yıldönümü: Ekim devriminin ikizi
Geçtiğimiz Kasım ayının başında Avrupa’nın ve Kuzey Amerika’nın liderleri (aralarında Erdoğan da vardı) Paris’te bir kutlama ve konferans için bir araya geldiler. Konu neydi? Birinci Dünya Savaşı’nı bitiren mütarekenin imzalanarak yürürlüğe girmesinin 100. yıldönümü kutlanıyordu. Söylevler verildi, liderler övüldü. Ama kimse savaşın, tam dört yıl sürdükten sonra, neden 11 Kasım 1918’de sona erdiğini sormadı. Sorsaydı, savaşı bitirenin övülen liderler değil, sıradan işçiler ve asker üniforması giymiş köylüler olduğunu, bu emekçi halk kitlelerinin devrimci atılımlarıyla insanlığı, burjuvazinin ve siyasi temsilcilerinin sürüklediği cehennemden çıkaran asıl güç olduğunu açıklamak zorunda kalırdı.
Savaşı bitiren ikiz devrimler
Rusya’da savaşın üçüncü yılı sürerken işçi sınıfı ve askerler Mart (Rusya’nın eski takvimiyle Şubat) ayında büyük bir ayaklanmaya giriştiler. Şubat devrimi olarak bilinen bu ayaklanma, beş gün içinde ülkenin müstebiti Çar II. Nikola’nın tahttan çekilmesi ile sonuçlandı. Ama devrim Rusya’ya barışı, ancak ikinci (bu sefer silahlı) bir ayaklanma ile Ekim devriminde getirecekti. Ancak köylülüğün desteğinde bir işçi sınıfı iktidarı, yani Sovyet iktidarıdır ki Rusya’nın savaştan resmen ve bütünüyle çekilmesini sağlayacaktı.
Ekim devrimi böylece üçüncü yılı yeni dolmuşken Birinci Dünya Savaşı’na büyük bir darbe vuruyordu. Ama dünyayı paylaşma hırsı, emperyalist ülkelerin burjuvazisinin gözünü öylesine bürümüştü ki Ekim devriminin kulakları sağır eden uyarısını duymayacaktı bu gerici güç. Savaş bir yıl daha sürecekti.
Ta ki Kasım 1918’de bu sefer Almanya’da işçiler ve askerler (orada da üniforma altında köylüler), aynen Rusya’daki kardeşleri gibi ayağa kalkana kadar. 3 Kasım’da Kiel liman kentinde denizciler bir askeri isyan başlatıyor, bu, hızla Almanya’nın başka kentlerinde işçilerin ve başka askeri birliklerinin ayaklanmalara girişmesine yol açıyordu. Altı gün sonra, 9 Kasım’da, başkent Berlin’de İmparatorluk Sarayı devrimci işçilerin eline geçecek, cumhuriyet ilan edilecekti. Aynı gün İttifak devletlerinin (Almanya’nın yanı sıra Avusturya-Macaristan ve Osmanlı İmparatorlukları ve Bulgaristan) heybetli önderi, Enver Paşa’nın hâmisi II. Vilhelm tahttan çekiliyor, 10 Kasım’da ise başbakan Prens von Boden istifa ediyor, yerine sağ sosyal demokratların liderlerinden Friedrich Ebert geliyordu. Almanya, Şubat devrimini zafere ulaştırmıştı.
11 Kasım’da ise mütareke imzalandı. Savaşı devrimin bitirdiği daha yalın olarak ortada olabilir mi?
Ekim devriminin yolundan yürüyen devrim
Rusya’nın Ekim devrimiyle sonuçlanan süreç ile Almanya’nın Kasım devrimi arasındaki benzerlikler çarpıcıdır. Her iki ülkede de devrimci ayaklanmadan sadece beş-altı gün sonra ülkenin hükümdarı devrilmiştir. Her iki ülkede de devrimin içinde işçi ve asker sovyetleri (konseyleri, şuraları) kurulmuştur. (Almanya buna kendi dilinde bir ad takmıştır: “Rat”lar.) Her iki ülkede de barış devrimin ana motoru olacaktır. Her iki ülkede de askerler, özellikle daha vasıflı işçilerin görev aldığı denizciler çok büyük rol oynayacaktır (Rusya’da Baltık donanması ve Kronştadt denizcileri, Almanya’da Kiel bahriyelileri). Nihayet her iki ülkede de burjuvazi devrim karşısında iktidarını korumak için sosyalist işçi hareketinin sağ kanadına sığınmak zorunda kalmış, devrimin önündeki esas siyasi engel bu kadrolar olmuştur (Rusya’da Menşevikler, Almanya’da sağ sosyal demokratlar). Bütün bunların ötesinde çok sembolik bir benzerlik de vardır. Ekim, devrimin eski Rus takvimiyle tarihidir. Bugün kullanılan takvimle iktidarın ele geçirildiği gün 7 Kasım’dır. Yani bir bakıma Ekim devrimi de, aynen Alman devrimi gibi “Kasım devrimi”dir. Dünya bir yıl arayla neredeyse tıpatıp birbirine benzer iki devrimle sarsılmıştır.
Öznel faktör
Ne var ki iki devrim arasında bir konuda çok önemli bir fark vardır: İşçi sınıfının devrimci partisinin oluşum süreci bakımından iki ülke çok farklıdır. Rusya’da Şubat devriminin Ekim devrimiyle taçlanmasında Bolşevik Partisi vazgeçilmez bir rol oynamıştır. Bu parti, devrimin bir numaralı önderi Lenin’in yüzyılın başından itibaren ısrarla, sabırla, her türlü eleştiriye göğüs gererek inşa ettiği bir devrimci silahtır. 1912 yılında partinin sağ kanadını oluşturan Menşeviklerden örgütsel kopuş da bu devrimci silahı korumak ve geliştirmek amacıyla gerçekleştirilmişti.
Buna karşılık Almanya’da işçi sınıfı partisinin gelişmesi çok farklı bir seyir izlemişti. Adım adım reformizm batağına batmakta olan Almanya Sosyal Demokrat Partisi içinde devrimci kanadın sözcüsü olan Rosa Luxemburg, yüzyılın başından itibaren parti içinde düzenle her türlü uzlaşma eğilimiyle kavga vermiştir ama hiçbir zaman bunu örgütsel bir farklılaşmaya dönüştürmemiş, bir eğilim ya da hizip bile kurmamıştır. 1914’te partinin ezici çoğunluğu Alman emperyalizminin savaş çabasına destek olunca bile, Rosa ve en yakın çalışma arkadaşı Karl Liebknecht kahramanca savaşa karşı çıkmış, “esas düşman kendi ülkemizde” diye haykırmış olmakla birlikte, yine de hain önderlikten kopmaksızın sadece Spartakus adlı bir hizip kurmuştur. Dört yıllık savaşı Alman burjuvazisinin yeni ortaklarıyla aynı parti içinde geçiren Rosa ve Liebknecht, Almanya Komünist Partisi’ni ancak 30-31 Aralık 1918’de yani devrim başladıktan bir buçuk ay sonra topladıkları kongrede kurmuşlardır.
Yenilgi
Alman devrimi kendi Ekim ayaklanmasını Kasım devriminin patlak vermesinden sadece iki ay sonra 5 Ocak 1919’da yaşamıştır. Spartakus ya da yeni adıyla KPD o gün başkent Berlin’de bir silahlı ayaklanma örgütlemiş, işçileri silahlandırarak bir dizi hükümet binasını ele geçirmiştir. Ayaklanma başlangıçta başarı kazanır gibi görünüyordu. Ama her ikisi de sosyal demokrat olan Ebert ve Savunma Bakanı Gustav Noske, savaş gazilerinin örgütlediği milliyetçi ve gerici Freikorps adlı silahlı gücü seferber ederek Berlin’in üzerine göndermiş, 30 bin kişilik bu güç Berlin ayaklanmasını bastırmıştır. 15 Ocak 1919 günü Freikorps denen çeteler Rosa’yı ve Liebknecht’i ele geçirmiş ve katletmiştir. Rosa başına aldığı dipçik darbeleriyle hayatını yitirmiş, ölü bedeni Berlin’in en büyük kanalına fırlatılıp atılmıştır. Liebknecht başından vurularak öldürüldükten sonra cesedi bir morga bırakılmıştır. Cesetleri günler sonra keşfedilecek, büyük bir cenaze töreni ile gömüleceklerdir.
Alman devrimi 1921 ve1923’te iki kez daha Ekim’ini deneme şansı elde edecek, ama hiçbirinde başarılı olamayacaktır. Böylece tarihin en büyük devrimlerinden biri, ardında ancak kısmi ve geçici sonuçlar bırakmakla birlikte sosyal demokratların ihanetine kurban düşecektir.
Kasım devriminin anlamı
Kasım devriminin tarihi anlamını iyi kavramak gerekir:
- Kasım devrimi, Ekim devriminin izinde, emperyalist kapitalizmin 10 ila 20 milyon arasında insanın ölümüne yol açan Birinci Dünya Savaşı’nı bitirmiştir. İkinci Dünya Savaşı’nın da Sovyet Kızıl Ordusu’nun ve Avrupa ve Asya’daki devrimci direnişlerin sonucunda bittiği hesaplanırsa, savaşın panzehirinin devrim olduğu ortaya çıkar.
- Kasım devrimi, sosyalist devrimlerin sadece Rusya, Çin, Küba ve benzeri geri ve büyük ölçüde tarımsal ülkelerde değil, Avrupa’nın en sanayileşmiş ülkesinde de bir gerçeklik olabileceğini kanıtlar.
- Kasım devrimi zafere ulaşabilseydi, dünya devrimi çok erken bir aşamada zafer yoluna girecekti. Almanya’da kurulacak bir sosyalist iktidarın, savaşta emekçi kitlelerin gözünde bütün prestijini yitirmiş olan kapitalizmin işini Avrupa’nın tamamında bitirmesi büyük olasılık olurdu.
- Kasım devriminin yenilgisi, sosyalist devrimlerin zaferi için demokratik merkeziyetçi temelde örgütlenmiş, disiplinli bir devrimci proleter partinin nasıl belirleyici olduğunu bir kez daha ortaya koymuştur.
Liebknecht’in İmparatorluk Sarayı’nda balkon konuşması
9 Kasım 1918’de on binlerce işçi ve halktan insan İmparatorluk Sarayı’nı fethettiğinde önlerinde olan Karl Liebknecht, önce cumhuriyetin ilanından öte “Almanya Sosyalist Cumhuriyeti” için çağrı yapıyor, ardından sarayın balkonundan on binlere yaptığı konuşmada şunları söylüyordu:
“Kapitalizmin, Avrupa’yı mezarlığa dönüştüren hâkimiyeti artık yıkılmış bulunuyor. Rus kardeşlerimize çağrı yapıyoruz. Giderlerken bize demişlerdi ki, ‘Bizim yaptığımızı siz de bir ay içinde yapmazsanız, sizden koparız.’ Dört gün bile yetti. Geçmiş tarihe karıştı ama bizim görevimiz sona ermedi. Bütün gücümüzü toplayıp bir işçi köylü hükümeti kurmalı, yeni bir proleter devleti inşa etmeliyiz, Almanya’da ve bütün dünyada kardeşlerimiz için barış, neşe ve özgürlük getirecek bir devlet. Dünyadaki kardeşlerimize elimizi uzatıyor ve onları dünya devrimini tamamlamaya davet ediyoruz. Aranızda özgür Almanya sosyalist cumhuriyetinin ve Alman devriminin gerçekleşmesini isteyenler elini kaldırsın.Dünyadaki kardeşlerimze elimizi uzatıyor ve onları dünya devrimini tamamlamaya davet ediyoruz. Aranızda özgür Almanya sosyalist cumhuriyetinin ve Alman devriminin gerçekleşmesini isteyenler elini kaldırsın.”
Bir orman gibi kalkıyordu eller.
Bu yazı Gerçek Gazetesi'nin Aralık 2018 tarihli 111. sayısında yayınlanmıştır.