Komintern’in 100. yıldönümü: Proletaryanın devrimci dünya partisi
2-6 Mart 1919 tarihlerinde Moskova’da toplanan bir kongrede, tarihin en güçlü işçi örgütü olan Üçüncü Enternasyonal veya öteki adıyla Komünist Enternasyonal (kısa olarak Komintern) kuruldu. Bu uluslararası örgütün kuruluşu, işçi sınıfı enternasyonalizmine ihanet etmiş olan İkinci Enternasyonal önderliğine bir cevaptı. İkinci Enternasyonal’in partileri, Birinci Dünya Savaşı başlar başlamaz uluslararası işçi dayanışmasını ve sınıf mücadelesini terk ederek her biri kendi emperyalist burjuvazisinin savaşına destek olmuştu. Bu, proletarya enternasyonalizminin en temel ilkelerini ayaklar altına almak demekti. İşçi sınıfının uluslararası öncüsü paramparça edilmişti. Komünist Enternasyonal uluslararası öncüyü yeniden oluşturmak üzere Ekim devriminin ertesinde kuruldu.
İşçi sınıfının en yüksek sınıf bilincine sahip kesimlerinin yeniden birlikte örgütlenmesi, dünya proletaryası açısından büyük bir kazanımdı. Ama Komintern bununla yetinmedi. Uluslararası örgütlenmeyi kendinden önceki Enternasyonallerden çok daha ileri taşıdı. Marx’ın en önde gelen önderi olduğu Birinci Enternasyonal (1864-1876), işçi sınıfına Marksizmi aşılamıştı, büyük tarihi işlevi buydu. Ama içinde çok farklı politik eğilimler olduğu için kalıcı bir başarı kazanamadı. Engels’in manevi önderi olduğu İkinci Enternasyonal (1889-1914), Marksist bir örgüt olarak kuruldu ama zamanla emperyalizmin, sınıfın ayrıcalıklı bir kesimini, işçi aristokrasisini kendi yanına çekmesi sonucu içten içe çürümeye başladı. Birinci Dünya Savaşı bu çürümeyi bütün çıplaklığıyla ortaya koydu.
Komintern sadece uluslararası öncüyü yeniden kurmadı, aynı zamanda örgütlenmeyi çok daha yüksek bir düzeye taşıdı. Her şeyden önce, kendinden önceki Enternasyonallerden farklı olarak Komintern, işçi sınıfının siyasi iktidarı ele geçirmesini programının köşe taşı yapıyordu. İkinci Enternasyonal’de Marksizmin bu tarihi programı uğruna mücadele eden partiler vardı ama tam tersine mücadelesini kapitalizm içi reformlarla ya da politikadan uzak durarak yürütenler de vardı.
Dünya partisi
Komintern’in yaklaşımında sosyalist dünya devrimi vazgeçilmez bir boyut olarak ele alınıyordu. Şayet hedef dünya devrimi ise o zaman bu devrime bir parti gerekirdi. Komintern proletaryayı ilk kez iktidara getiren Ekim devriminin mimarı Bolşevik Partisi’nin özelliklerini artık dünya çapına taşıyarak ilk kez Enternasyonal’in bir dünya partisi haline gelmesini sağladı. Daha önceki Enternasyonaller birer federasyon gibiydi. Komintern ise bir partiydi.
Bolşeviklerin parti anlayışının dünya çapına yayılması iki ayrı düzeyde gerçekleşti. Bir kere, Komintern’e üye olmak için bütün partilere uygulanan 21 Koşul, bütün ülkelerde partilerin daha disiplinli, daha sıkı, daha demokratik merkeziyetçi bir yapıya bürünmesini gerekli kılıyordu. Böylece Bolşevik parti anlayışı Rusya’ya özgü bir şey olmaktan çıkıyor, genel olarak komünist hareketin parti anlayışı haline geliyordu.
Ama bir ikinci düzeyde, Enternasyonal’in kendisi de Bolşevikleşiyordu. Komintern’in kongreler arasındaki ana organı olan Yürütme Kurulu daimi olarak çalışma halinde, bütün partilerle birlikte uygulanacak politikaları belirliyordu. Yani Enternasyonal artık bir parti olmuştu: dünya komünist partisi.
Emperyalizmle tam kopuş, mazlum ülkelerde örgütlenme
Komintern’i bir dünya partisi haline getiren bir başka faktör emperyalizm ve sömürgecilik konusundaki berrak tutumuydu. İkinci Enternasyonal’in sağ kanadı, hatta orta yoldan yürüyenler, kendi ülkelerinin emperyalizmine savaştan önce de karşı çıkmıyordu. Sömürgeciliği, uyguladığı ekonomik talana, şiddete ve aşağılamaya rağmen, geri ülkelere uygarlık taşıma aracı olarak görenler bile vardı. Tam da bu yüzden İkinci Enternasyonal 1914’e geldiğinde sadece Avrupa’da, Kuzey Amerika’da ve bunların çeperindeki bazı ülkelerde örgütlenebilmiş, sömürge ve yarı-sömürge ülkelere yayılamamıştı. Komintern, 1920 yılında toplanan İkinci Kongresi’nde alınan kararlar ve ardından düzenlenen Bakû Doğu Halkları Kurultayı temelinde, emperyalizme tam bir savaş açmış, sömürge ve yarı-sömürge ülkeleri emperyalizme karşı ikirciksiz biçimde savunmayı politikasının merkezine yerleştirmişti. Bu sayede hem uzak Asya’da (Çin, Hindistan, Vietnam, Endonezya vb.) hem Latin Amerika’da hem de Afrika’nın bazı ülkelerinde hızla örgütlendi. Genellikle bu ülkelerin komünist partileri, 1920 ya da 1921’de kurulmuştur. Yani onlar örgütlenmeye hazırdı ama İkinci Enternasyonal bu göreve layık değildi!
İşte bu sayede, İkinci Enternasyonal sadece bir Avrupa-Kuzey Amerika örgütüyken, Komintern gerçek anlamda bir dünya partisi haline gelebilmiştir.
Bayrağı Dördüncü Enternasyonal devralıyor
Komintern, 1930’lu yıllarda Sovyetler Birliği kendine özgü çıkarları olan bir sosyal katmanın, bürokrasinin sultasına düşünce, tasfiye edilmiştir. Bu sosyal katmanın önderi olan Stalin Komintern’i 1943’te kapatmıştır. Bunu erkenden öngören Trotskiy olmuş, bu sayede Lenin hayattayken dünya işçi sınıfının tarihinde ulaştığı en güçlü örgütlenme olan Komintern’in bayrağını taşıyacak yeni bir örgüt, Dördüncü Enternasyonal kurulmuştur. Lenin’le birlikte Ekim devriminin iki önderinden biri olan Trotskiy, böylece bu büyük devrimin ve Bolşevik Partisi’nin devrimci ve enternasyonalist mirasını gelecek kuşaklara aktarmayı bilmiştir. Bugün Komintern’in tek meşru mirasçısı Dördüncü Enternasyonal’dir.
***
Komintern’in kuruluşunda Müslüman halkların da payı var
Komintern’in kuruluşuna en baştan Müslüman halklar da katılmıştır. Bir kere Rusya’nın içinde ve çeperinde yaşayan bir dizi Müslüman halk (Tatarlardan Özbeklere, Azerilerden Kırgızlara) Ekim devriminin yoluna girdikçe Enternasyonal’in inşasına da katılıyordu. Ama bu halkların yanı sıra Rusya dışından Müslüman halklar da (İran, Hindistan Müslümanları, Mısır vb.) Şark Tebligat Sovyeti’nin çalışmalarına katılıyordu. Türkiye komünist hareketi işte bu Müslüman komünist hareketin içinden doğmuştur. Mustafa Suphi ve Ethem Nejat’ın Türkiye Komünist Fırkası, 1920 Eylül ayının ilk haftasında Bakû’de toplanan Doğu Halkları Kurultayı’nın hemen ardından düzenlenen kongresinde 10 Eylül’de kurulmuştur. Kurulurken de Komintern’in üyesi olarak kurulmuştur.